kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Kasım 2008, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Ayça Damgacı, bu filmdeki rolüyle 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü kazanmıştı.

Gidecek yer var mı?

ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR SİNEMA
13.11.2008
Ödüllü belgesel yönetmeni Hüseyin Karabey, ilk uzun metrajlı filminde belgeselci refleksini kullanarak gerçekçi görüntüler eşliğinde bir yol hikâyesi ve kırık bir aşk öyküsünü anlatıyor..
Hüseyin Karabey'in yönettiği Gitmek bir aşk hikâyesi anlatıyor. Daha doğrusu, kırık bir aşk hikâyesini. Ama kırıklığı, yare kavuşamama hissiyatından kaynaklanmıyor sadece. Kavuşamama nedeninin esasen içinde yaşadığımız mevcut politik coğrafyanın gerçeklerine ve gerekçelerine göbekten bağlı olması bu aşkı kişisel bir duygu yolculuğunun ötesine taşıyor. Dolayısıyla Türkiye'deki bir film setinde tanıştığı ve âşık olduğu Iraklı Hama Ali Khan'ı görmek için yollara düşen tiyatro oyuncusu Ayça'nın sınırlar boyunca azimle aşmaya çalıştığı engeller anlatılırken, insaniyet namına zülfü yare de dokunulmak durumunda. Ne de olsa memleketin turistik rotasından hayli uzak, doğu sınırına gitmek ayrı mesele, hele ABD işgaliyle tarumar olan Irak'a tek başına bir kadın olarak gitmeye kalkmak iyice zor hatta neredeyse imkânsız bir durum. Neyse ki film, şimdilerde bazı bürokratların 'Türk kızı kürt erkeğe âşık olamaz' engeliyle filan kendini hiç sınırlamamış. Derdi, savaş ortamında iyice kalınlaşan ve aşılması zorlaşan coğrafi sınırları zorlayarak insani meselelerin evrensel boyutuna yönelmek. Sessiz Ölüm gibi ses getiren belgesellerin genç yönetmeni Hüseyin Karabey, bu ilk uzun metrajlı filminde zaten belgeselci refleksini kullanarak gerçekçi görüntüler eşliğinde bir yol hikâyesi anlatıyor. Yol meşakkatli, mevzu ise malum, gerçek. Filmin 'kahramanları' Ayça Damgacı ile sevgilisi Hama Ali Khan bizzat kendilerini canlandırıyorlar. Senaryoyu yönetmen Karabey ile birlikte yazan Damgacı'nın bu yaşanmışlığı bir kez de beyazperdede anlattığını bilerek izlemek çok özel anlara izinsizce müdahil oluyormuş duygusu yaratmıyor. Aksine yıldızlara, aylara, Marlon Brando'ya benzetilen, Diego Rivera ve Gabriel Garcia Marquez'den alıntılarla yüceltilen, Habur'da nöbet tutan askercik misali kırılganlığı da söz konusu edilen sevgiliye yazılan bu şiirsel mektuplardaki aşırı duygusallık bizi adeta gerçeküstü bir olayın tanığı yapıyor. Gerçi modern bir genç kadını, batı cenahından alıp savaşın patladığı cehennemi doğuya gönderen tutkunun kendisi zaten gerçeküstü bir şey. Aklın, devletlerin, otoritelerin yapamadığını yapıyor. Ayrıca Hama Ali tarafından video kaset formatında gelen mektupların şakacı üslubu, adamın teatral kişiliği filan gerçeküstü hissiyatı köpürten şeyler. Zaten savaş patlamadan önce de bir türlü kalkıp sevgilisini görmeye Istanbul'a gelmeyen Hama Ali sadece görüntülerde/ hayallerde şekillenen vefasız bir sevgili gibi. Savaşın çıkması bu aşkı daha bir manalandıran, kadını harekete geçiren bir vesile/bahane oluyor. İstanbul'un alternatif oyunlar sunan salaş bir tiyatrosunda çalışan ve arada Bush karşıtı gösterilere katılmaktan başka gidişata müdahil olmayan Damgacı'nın onca kalabalığa rağmen mütevazi evindeki yalnızlığı biraz da öykünün çıkış noktası. Yani zaten doğu, merkezin uydusu değil mi? O halde bu 'medeni' farzettiğimiz ortamda sığınacak bir yer bulamadığımız gerçeği ortada. Sevgiliye istikametten gayri gidecek yön olmaması manalı çünkü artık idealizmi gerçek yaşama uygulamak gerektiğini gösteriyor güzelce. Yönetmen Karabey'in bunlarla yetinmeyip finale kendi dramatik noktasını koyması ise bu memlekette de çokça yaşanmış gönül kırıklıklarından belli ki. Yine de, seyirciye bıraksaydı keşke.

Filmin adı: Gitmek Yönetmeni: Hüseyin Karabey Türü: Dram Yapım yılı: 2007 Oyuncular: Ayça Damgacı, Hama Ali Khan Süresi: 93 dk.