kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
16 Ekim 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERGUN BABAHAN

Türkiye sineması!

Bugünkü manşetimiz herhangi bir ülkede ayda bir yaşanacak olaylar demetini sunuyor aslında.
Gerek kamusal, gerekse özel yaşamlarda yaşanan ve bu manşete sığdıramadığımız nice olay var.
Mesela Kuzey Irak gelişmeleri, petrol şirketlerinin bölgeye ilgisi ve yerel yönetimle doğrudan görüşme kararı.
Maliye Bakanı'nın bankalara yaptığı "Kredileri geri çekmeyin" çağrısı.
Daha pek çok olay eklenebilir.
Ancak birinci sayfaya aldığımız olayların her birinin toplumsal bir boyutu var.
Siyaseti, günlük karar veya tepkilerimizi, siyasi duruşumuzu doğrudan ilgilendiren olaylar bunlar.
Ardahan'dan çıkıp İstanbul'da sona eren canlı bombanın öyküsü böyle bir örnek.
Tıpkı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ'un Aktütün Karakolu baskınıyla ilgili haberlere gösterdiği tepki gibi.
Kişisel kanım bu raporlar Hava Kuvvetler Komutanı'nın bayram tatilinde golf oynamasından daha önemli.
Bir başka önemli konu, bu raporların Genelkurmay karargahından sızdırılıyor olabilmesi.

Gazetecilik açısından başarılı bir örnek ama karargâhtan bu sıklıkta bilgi sızması açıkçası kaygı verici.
Başbuğ'un başkomutan sıfatıyla kurumunu koruması anlaşılabilir bir durum ama bunu yaparken basın özgürlüğünün sınırlarına özen göstermesi gerekir, diye düşünüyorum.
Türkiye son dönemde her türlü tabunun yıkıldığı, devletin cezaevinde ölen bir genç için kamuoyundan resmen özür dilediği bir ülkeye dönüştü.
Ama özür dilemek de çıplak gerçeği değiştirmiyor.
Karakoldan cezaevine kadar kötü muamele sürüyor, faili meçhul cinayetlerin ardı kesilmiyor.
Terörle mücadele bahanesinin arkasına sığınmak söz konusu olamaz.
Çünkü terörün en azdığı dönemler bu yöntemlerin en yaygın biçimde kullanıldığı yıllar oldu.
Ama onlar artık geride kalmalı.
Bu sadece iktidarla sınırlı bir görev olamaz.
Medyası, sivil toplumu, tek tek bireyleriyle herkesin ortak tavır alması, demokrasiyi, hukukun üstünlüğü ilkesini savunması gerekir.
Bu gelişim ve değişim kimi kurum ve kişileri rahatsız edebilir ama uğradığı yol kazaları, krizleri ne olursa olsun, liberal demokrasi bugün için dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde uygulanan ve halkları mutlu eden bir sistem.
Sahip çıkmamız gereken de aslında bu sistem.