Olan oldu, biten bitti, basılan basıldı, boşuna tartışıyoruz: Yeni paralar hazır, yılbaşında dolaşıma çıkacak, sen istediğin kadar beğen ya da beğenme...
Başbakanın
"beğenmiyorsan Boğaz Köprüsü'nden geçme, arabalı vapura bin" dediği gibi, bir yönetici çıkar da
"beğenmediysen kullanma" derse ne yapacağız? Bakkala çakkala
"yeni beş liranın arkasında yer alan Ordinaryüs Profesör Aydın Sayılı'nın tipinden hoşlanmadım, zaten kendisini tanıyan da yok memlekette, vermiyorum ekmekle gazetenin ve de yoğurdun parasını" mı diyeceğiz?
Dolayısıyla, bu yazı gereksiz bir yazıdır. Ona bakarsanız, Enis Batur'un çok sevdiğim deyimiyle
"her yazı, aslında yazılmasa da olur!" Edebiyatçılar bu paralardaki resimler konusunda bölünmüşler... Elbette bölüneceklerdi, başka türlüsü beklenemezdi.
"Niçin Nâzım Hikmet yok?" diye soran da çıkacaktı,
"Fatma Aliye Hanım da kim oluyor yahu?" diye şarlayan da.
"Osmanlı sanatçılarını koymuşlar, gerici bunlar" diye saçmalayan da var,
"parayı pul ettiler, kimi koyarlarsa koysunlar" şeklinde zırvalayan da... (Pul dedikleri para, dolardan azıcık daha düşük bir paradır. Galiba, onursal önderleri Erdal İnönü'nün ya da Bülent Ecevit'in devrindeki parayla karıştırdılar.)
Biz de kendilerini okumuyoruz zaten, layıklarını buluyorlar.
Çok şükür hiçbiri
"niçin ben yokum" diyecek kadar sapıtmamış. Çünkü aralarında böylelerini de tanırım, kendilerini tutmuşlar.
Edebiyatçıları boşver de, beni asıl şaşırtan, bilim adamlarının tavrı oldu.
Örneğin Profesör İlber Ortaylı, Yunus Emre ve Itri'yi beğenmiş, fakat Sabiha Gökçen'i de istermiş.
Cahit Arf ve Aydın Sayılı konusunda son derece haklıdır, çünkü birinin adı üniversite dışında ilk kez duyuluyor, öteki de bütün parlatma çabalarına rağmen, örneğin bir Riemann, bir Lobaçevski, bir Gauss düzeyinde matematikçi değildi. (
"Behçet hastalığını" bulan Doktor Behçet'in ne günahı var o zaman?)
İlber Hoca, asıl Mimar Sinan'ı istiyor. (Bir dönem vardı, ama hoca "enflasyon banknotu" diye onu da beğenmemiş.)
Ne hazindir ki, İlber gibi kafası çalışan bir adam bile, paralarda niçin
"temsili resim" kullanıldığını hiç sorgulamıyor. Tam tersine, bunu kabul ediyor, yeter ki
"dünyaca tanınmış" olsun. İsmi tanınsın yeter, biz ona uyduruk bir suret uydururuz.
Paralarda temsili resim kullanılmasına
"prensip olarak" bu fakirden başka ağzını açan çıkmadı bu memlekette! Onun da lafı davulcu yellenmesi gibi kaldı.
"Yunus Emre'nin yakışıklı bir adam olduğunu nereden biliyorsunuz, belki de şekilsiz, kara kuru, kavruk bir adamdı büyük şairimiz" diyorum, tık yok.
İlber Hoca bana bir tek Yunus Emre ya da Itri portresi göstersin, 2009 yılında elime geçecek ve arkasında bu adamlar bulunacak bütün paralarımı kendisine vermeye hazırım!
Artık Topkapı Sarayı'nın deposundan mı çıkarır, şapkadan mı çıkarır, bilemem.
Siz de abesle iştigali bırakınız, önümüzdeki yıl bol bol Sayılı, Arf, Aliye, Kemalettin, Itri ve Yunus kazanmaya bakınız!
Yayın tarihi: 6 Ekim 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/06//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.