kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
25 Eylül 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
SOLİ ÖZEL

Krize dair

ABD'de yaşanmakta olan finans krizi yalnızca ekonomi sayfalarını ilgilendirecek bir gelişme değil. Finans dünyasının devlerinin çöküşü ya da devletleştirilmesinin ötesine giden boyutlar var.
Halen ABD'de yaşanan türden krizlerin bugüne dek yalnızca Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yaşanacağı düşünülürdü. Bir bakıma bugün ABD'de yaşananın Türkiye'deki 2001 krizi, ya da Asya'da yaşanan 1997-8 krizine benzer olduğunu söylemek mümkün. Ancak ABD'yi diğer ülkelerden ayıran çok önemli özellikler var. En başta ABD parası tüm dünyanın parası.
Son dönemlerde ABD'deki siyasetlerin de etkisiyle Amerikan toplumunun tasarruf oranları eksilere düşerken, ABD tüm dünya açısından son tüketici rolünü oynadı. Özellikle Asya ülkeleri üretimlerini arttırabilmek için bu ülkenin hazine bonolarını aldılar. Örneğin milli gelirinin yüzde 50'sini tasarruf eden Çin tasarruflarını ABD'ye gönderdi ve bu ülkedeki emlak patlamasının sürmesini sağladı. Bu şekilde 1982'den bu yana bir yıl haricinde her yıl ürettiğinden daha fazla tüketen Amerikan toplumunu da finanse ettiler. 2007 yılı sonunda yabancıların ellerinde tuttuğu dolar üzerinden değerlerin toplamı da bu şekilde 9,4 trilyon doları buldu.

Global ekonomide durgunluk
1980'den itibaren bakıldığında, o yıl milli gelirin yüzde 163'ü civarında olan borç stoku 2007'de yüzde 346'ya çıkmış. Hanehalkının borçluluğu 1980'de milli gelirin yüzde 50'si iken, 2007'de bu oran yüzde 100'ü bulmuş. Finans sektörü borçluluğu ise aynı dönemde milli gelirin yüzde 21'inden yüzde 116'ya çıkmış. Şimdi ise emlak kredileriyle başlayan ve dalga dalga yayılan finans krizinin üretime ne ölçüde yansıyacağı konuşuluyor.
Harvard Üniversitesi'nden Dani Rodrik gelişmekte olan ekonomilerde banka krizlerinin genelde yüzde 10'luk bir ekonomik küçülmeye yol açtığını yazıyor. Bunu kıstas alarak ABD ekonomisinde önümüzdeki iki yılda yüzde 3.6'lık bir daralma olabileceğini, hatta bunun iyimser sayılabileceğini de ekliyor. 1982 yılından beri 6,7 trilyon dolarlık cari açık veren ABD'nin kendini toparlaması da ancak bu küçülme sayesinde gerçekleşebilecek gibi. ABD'deki küçülmenin Avrupa'daki durgunlukla birleşmesi ve Çin, Hindistan, Brezilya gibi ülkelerin harcamalarıyla dengelenmemesi halinde de dünya ekonomisinde durgunluk yaşanacak.

Ticaret savaşları kapıda
Dünya kapitalizminde yeni bir dönem başlıyor. Bu dönemin en önemli özelliği ideolojik olarak 30 yıldır ekonomi anlayışını ve ekonomi politika tercihlerini tekeline almış neoliberal anlayışın iflas etmiş olması. ABD'de dahi piyasacı köktencilik terkediliyor ve devletin düzenleyici müdahalesi gündeme geliyor. Ekonominin selametinin yalnızca piyasalara bırakılmayacağı ancak geçmiştekinden farklı bir devlet müdahalesi tarzının tartışılacağı bir dönem başlıyor. Asıl önemli soru ise burada ortaya çıkıyor. Devlet müdahalelerinin hangi bakış açısıyla ve kimi kollamak üzere yapıldığı.
Amerikan Kongresi'nde Hazine bakanının planı üzerindeki tartışmaların özünde bu belayı ülkenin başına saran ve şirket batırmalarına rağmen milyonlarca dolar kazananların ve sermaye sahiplerinin kollanmasına yönelik tepki var. Evsiz barksız kalacak milyonlarca insana koruma sağlanmazken sermaye sahiplerine koltuk çıkılması öfke uyandırıyor.
Ekonomideki sıkıntıların sonucunda dipten gelen bir dalgayla Kongre korumacılık yönünde hamleler atarsa, içerideki sınıf savaşlarının yanısıra dünyada da ticaret savaşlarına da hazır olmak gerekebilir.