kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
24 Eylül 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Olacağı bu mudur!

Nükleer santral, eminim, aşağıdaki sorunları da çözecek! Sadece bir hastanede 11 saatte 13 bebek öldürmeyi becerebilen sağlık sistemini değil...
Sadece koca bir kente, kimi yerde arsenikli kimi yerde zehirli su boca edebilen belediye ve devlet acizliklerini değil...
Bunları da çözecek!
Hikâye kabaca bir devlet, bir millet toplamı için de aynı:
1. Hem gündelik tüketime, hem ara ve sermaye malı talebine yeterli malın (veya üretimin) yoksa, dışarı sattığından daha fazlasını dışarıdan alırsın.
2. Hem her türlü tüketim, yatırım ve üretim, hem dışarıdan alacağın mallar için yeterli gelirin, paran, tasarrufun yoksa, hem bunu artırmak istersin hem de dışarıdan sermaye ve borç beklersin.
İkincide çuvallarsan, birincisi de şöyle çuvallamaya başlar:
a) Önce ihtiyaçlarını karşılayamamaya başlarsın...
b)
Bunu kâğıt üstünde kısmen dengeleyecek, ama hayatın tadı bakımından kurutmaya başlayacak biçimde, zaten (hem içe hem dışa) talep azalır. Dışarının senden talebi daha hızlı azalırsa, daha da daralır, bunalırsın.

Ayağın inlesin yorgan dinlesin
Gündelik hayatta özellikle (ortalama) ailelerin durumu da biraz buna benzer.
İyi kötü, düzenli (sabit) bir gelirin varsa... İşlerin böyle gideceğini düşünüyorsan...
Ve zorunlu ihtiyaçların ile zorunlu olmasa da gönlün çektiği "ikincil ihtiyaçlar" kütlesi artıyorsa, tabii hem kütlesel artıştan, hem fiyat şişmelerinden dolayı "harcaman gereken" büyüyorsa...
Gelirinin üstünde harcayabilmek için...
Borca, krediye, taksitle ötelenmiş harcama biçimlerine sarılırsın.
İşin ve bir gelirin varken, gelirinin üstünde mal talep edebilecek ihtiyacın, mecburiyetin, arzun, cesaretin, güvenin varken...
Piyasada makul mal ve sana sunabilecekleri "borç, kredi" varken...
Zincir sürer.
Ücret, maaş, emeklilik gelirin; işletmelerin (ve devletin) sana daha çok aylık yerine, sermaye çoğaltmak, finansman sağlamak, yatırım yapmak, borç ödemek, başka harcamaları halletmek (veya spekülasyona, cebe atmak!) için mümkün olduğunca alt düzeyde tutulur.
Bankacılık (ve piyasa), konut alabilmenden çocuklara üst baş düzmeye kadar, kirayı ödeyebilmenden akşam eve ekmek götürebilmene kadar, "şefkat" gösterir! Kredi verir, kart verir, taksit yapar, ipotek yapar.
Sen, "mümkün olduğunca makul ve düşük seviye" deki gelirinle hem çalıştığın işyerini ve devleti ayakta tutan büyük katkıyı yaparsın...
Hem gelirinin üstündeki tüketim talebi ve harcamanla piyasayı harekette ve ayakta tutarsın...
Hem de gelirinin üstünde harcayabilmek için, borç ve faiz sarmalında banka, finans sistemine can verirsin.
Her yoksul, dar ve orta gelirli böyle değildir elbette; ama işler biraz böyledir.

Bir gün zincir çatırdar
Misal, bir nevi ABD'de olanlar gibi.
Bundan 30 yıl önce, ailelerin elindeki nakit miktarı toplam borçlarının üstünde iken yüzde 40'a inivermiştir. Bu ortalama rakam, alt gelir gruplarında daha da felakete gitmiştir.
Ailelerin borçları artarken, tasarrufa ayırabildikleri oran eksiye sürüklenmiştir.
Krediyle konut almaya koşanlar, borç ödeyebilmek için, hem de düşmekte olan konut fiyatları üstünden varlıklarını elden çıkarmaya yahut borç ödeyemediği için hacizle kaybetmeye yuvarlanmıştır.
Kredi ve kart borcu ödeyemeyenler, giderek daha az kısmını ödeyebilenler, hiç öde(ye)meyenler, ceza borçları kabaranlar çoğalmıştır.
Daha çok aile, daha çok kart, daha çok kredili tüketim, daha çok borç, daha çok miktar ödeme ile birlikte daha çok miktar ödeyememe, daha çok gecikme, daha çok faiz, daha çok ceza, daha çok haciz!
American Express gibi "kart patronları", kendini kart sahibi zannedenlerin yarısının limitlerini indirdiğini ilan eder. Başkaları da, daha başkaları da.
Borçluları, tüketicileri biraz koruyabilmek, zincirlerin hepten kopmaması için Kongre'de hızla "Kredi kartı hakları" kanunu filan derlenir.
İnsanlar ödeyememe, harcayamama, ihtiyaç karşılayamama, ellerindekileri yitirme eşiklerine devrilirler.
Olacağı budur!