kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
24 Eylül 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERGUN BABAHAN

Bu kavga yorucu

Türkiye, 2000 yılı öncesinde kaldığını sandığımız bir üsluba geri dönüyor. Öyle ki, artık televizyon haberlerinin önüne "18 yaşından küçükler için sakıncalıdır" ve "rahatsız edici dil kullanılıyor" gibi ibareler koymak gerekecek.
12 Eylül öncesinde Demirel ve Ecevit benzer üslupta tartışırlar, bu da toplumu kamplara bölerdi veya bölünme sürecini hızlandırırdı.
Ardından aynı etkiyi yaratmasa da Yılmaz ile Çiller'in benzer bir üslupla kavgaları başladı.
Gerilim yine hat safhaya çıktı.
Bugün AK Parti ile CHP arasındaki tabloda da benzer bir dilin hâkim olduğunu üzülerek görüyoruz.
Üzülerek diyoruz, çünkü toplum yine bir kamplaşmaya itiliyor.
Ayrıca "Şerefsiz, müfteri, baron" gibi sözcüklerin uçuştuğu bir tartışmada, öz arka planda kalıyor, üslup öne çıkıyor.
Burada AK Parti'li Fırat'a yönelik bir suçlama var.
Fırat'ın bir dönem ortak olduğu narenciye firmasına ait bir kamyonda uyuşturucu bulunmasına ilişkin bir iddia bu.
Tabii ki bir siyasetçi için ağır bir suçlama.
Fırat dün düzenlediği basın toplantısında bununla ilgili cevaplarını verdi, yargı kararlarını gösterdi ve kimi medya organlarının çarpık habercilikle kendisini nasıl zan altında bıraktıklarını örneklerle anlattı.
Ardından da dönüp CHP liderine yönelik bazı iddialarda bulundu.
Bunu benim anlattığım biçimde dile getirse bence meramını daha iyi ifade ederdi.
Benzer bir dili CHP'li Kılıçdaroğlu da kullandı.
Elinde mahkeme kararı olduğunu belirtip bunu sunan bir siyasetçiye "Baron" diyerek bel altından vurdu.
Şimdi CHP ile AK Parti arasında liderlerin malvarlığından Deniz Feneri'ne uzanan karşılıklı suçlamalar var.
Karşınızdakine küfür ederek bu iddialar geçerlilik veya güç kazanamaz.
Ortak bir zeminde bir araya gelip bunları karşılıklı olarak medeni biçimde tartışıp açıklığa kavuşturtmak en doğru yöntem olmalıdır.
Türkiye hergün siyasetçilerinin ekran aracılığıyla birbirine hakaret yağdırıp küfür ettiği bir ülke olmaya layık değil.