Türk tenisinin olimpiyat heyecanını defalarca yazdım. Bu konuda adeta borozancı başıydım. Ama nafile.
İpek Şenoğlu'nun son hamleleri ilk 100'e girebilmesi adına başarılıydı ancak o da olimpiyat adına gösterdiği çabaların boşa gitmesine engel olamadı. Kaldı ki, çiftlerde 90'lı sıralara doğru ilerler haldeydi.
Şu anda 87. sırada. İpek'in muhtemel partner adayları, Milli tenisçilerimiz
Pemra Özgen veya
Çağla Büyükakçay'ın ise böyle bir hedeften haberleri dahi yok. Pemra şu anda çiftlerde 297. sırada. Bizim önümüzde çiftlerde olimpiyata giden Yunanlı tenisçilerden Eleni Daniilidou 129., partneri Anna Gerasimau 391. sırada. Onlar bizim hemen önümüzde olimpiyatlarda yarışma hakkını elde eden Yunan takımının 2 tenisçisi.
Bizde hedefler nasıl olsa gidemeyiz üzerine kurulu olduğu için çabalar boşa harcanan emeklerden ibaret.
Olimpiyata zaten gidemeyiz diyen bir spor dışı kafa var bu sistem içinde. Sistem olumsuza kurgulanınca, sonuçta haklı çıkan hep o kafalar oluyor. Olimpiyatlarda neden başarılı olamıyoruz diye dövündük durduk. Bu kafalarla olimpiyatlarda nasıl başarılı olunur. Zaten gidemeyiz, zaten yenemeyiz, bizde öyle tenisçi yok!!!
Bence olimpiyatlar için yapılması gereken ilk iş, Türk sporunu bu kafalardan uzaklaştırmaktır.
SPORA SAYGI DUYMAK Agassi'nin, 2 yıl önce Wimbledon'daki veda maçı sonrasında organizasyonu kastederek söylediği
"Spora saygı duymayı öğrendiğim yer" cümlesi aklımdan çıkmıyor. Spora saygı duymak!
Biz Türkler spora saygı duyan insanlar mıyız? Bu soruya kimsenin evet demeye hakkı var mı? Bu ülkede ilkokuldan başlayarak, beden eğitimi ve spor derslerini hakkını vererek uyguladık mı? Okulda veya sosyal yaşamda spor yapana ve yaptırana saygı duyduk mu? Okullardaki bu dersler, test çözme ve diğer derslere boş zaman üretme aralığı olarak görülmedi mi?
Günümüzün Federasyon başkanları ve spor yöneticileri de bu kültürden çıkmadı mı? Sadece galip geldiği zaman tribünde yerini alan, mağlubiyette tribünü terk eden seyirci profili, bu kültürün sonucunda oluşmadı mı? Bu spora, spor yapanlara, spor kültürüne karşı saygısızlık değil mi?
Bu kadar saygısız, bu kadar sevgisiz bir spor kültürü olimpiyat gibi bir büyük organizasyonda başarılı sporcular çıkartabilir mi? Aileler çocuklarını, böyle bir ortama göndermede gönüllü olurlar mı? Amerikalıları, madalya töreninde milli marşları çalınırken iyi izlediniz mi? Ellerini kalplerinin üzerine koyarak bize acaba neyi gösterdiler... Bunların
Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay'la ne alakası var.
Böyle bir görüntü için ülkenin tüm kurumları, önce spora saygı duymayı öğrenmeli. Yazımın sonunu az önce öğrendiğim ve saygı duyduğum bir sporcunun vefatıyla bitiriyorum. Sevgili
Nazmi Bari toprağın bol olsun.
Yayın tarihi: 23 Eylül 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/23//haber,2CF8ECD5D212490E8F2584FFB490BBAB.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.