- Türkiye'nin etnik problemlerinin 'dini' devreye girdiğini ve bunun da tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini açıklamıştınız. Cumhurbaşkanı Gül'le görüşmenizde bu kaygılarınızı dile getirme imkânınız oldu mu? - Sayın Gül ile bu konuyu konuşmadık. Türkiye'de 'etnik problemlerin dini devreye girmesi' diye bir şey yok, Türkiye'de hem etnik problem hem de 'dini politikada kullanma' problemi var. Din, bir problem değildir. Herkes istediğine inanmakta serbest olsun. Problem olan, dini politika süreçleri için kullanmaktır. İkisi arasındaki farkı hiç unutmayalım. Dini, politika süreçleri için kullanmaya karşı olmak, dine karşı olmak değildir. Dini politika için kullanmanın tehlikeli sonuçlar doğurduğunu gösteren tarihi çok delil vardır. Bugünkü Türkiye'de, dinin politika süreçleri için kullanıldığını her gün görüyorum. Bu da zemindeki halk arasında yetkili olmayan birçok kişiye dini bahane ederek toplum süreçlerine burunlarını sokmalarına izin veren bir durumu ortaya koyuyor. Mesela bir kadın heykelinin demirden yapılmış bacağını saklamak veya kırıp atmak gibi benim korkunç ve ayıp olarak algıladığım olaylar ortaya çıkıyor. İşte tehlikeli olan budur. Tabii ki böyle olaylar eskiden de vardı. Fakat şimdi çoğaldı. Daha önemlisi bunlar 'demokrasi' veya 'gelenek' başlıkları altında incelenmeye çalışılıyor. Dini politika için kullanmanın demokrasi ile alakası yoktur. Bu bir gerilemenin işaretidir ve Türkiye'de geliştiği için içim kan ağlıyor. Türkiye'de yeni bir Türk kimliğinin geliştirilmesi gerektiğini ima eden bir süreç ortaya çıktı. Bir kutuplaşma oldu. Bu kutuplaşmayla uğraşmak da enerjimizi tüketiyor. Çok yazık! Niye Türkiye'de dini politika için kullanmaya son vermek ve kutuplaşmayı ortadan kaldırmak için ciddi bir girişim yok?
- Türkiye'yi kadınların kurtaracağı yolundaki iddianız devam ediyor mu? - Böyle bir şey söylememin altında yatan düşünceler önemli. Türkiye'de dini politika için kullanmanın -kişisel dini inançlara hürmet etmekten söz etmiyorum- en büyük kurbanları kadınlardır ve bu süreç devam ederse Türk kadınları daha da ezileceklerdir. Birkaç yıl önce Türkiye, Gürcistan, Güney Osetya, Ermenistan ve Abhazya'da aile şiddeti üzerine yapılan iki yıllık bir araştırmaya katılmıştım. Bu ülkelerde aile şiddeti çok yaygın. Türkiye'ye geldiğimde birçok klinisyen arkadaş bana hasta olgularını anlatır. Türk psikoterapistleri, Türkiye'deki aile şiddeti hakkında delil verebilirler. Dini kullanmaya göz yumma, birçok Türk erkeğine aile şiddetine devam etmeleri için izin veriyor. Kadınları ezen bir millet, içinden çürür. Bu nedenle kadın haklarını polemik yapmadan koruyacak, kadın ve erkek eşitliğini gösteren modeller olacak Turk kadın liderlerin ortaya çıkmasını çok temenni ederim.
Yayın tarihi: 21 Eylül 2008, Pazar Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/21/pz/haber,7AD3A791DAF24C5BB579394E7BDC5F91.html Tüm hakları saklıdır.