İLİŞKİLİ HABERLER
Hem estetik hem ticari olarak Nurgül'ün üstüne kurdum filmi...
Hem estetik hem ticari olarak Nurgül'ün üstüne kurdum filmi...
Erden Kıral imzalı Vicdan'da marjinal, arızalı ve sert bir kadını oynayan Nurgül Ye.ilçay, 45. Antalya Film Festivali'nin de favorilerinden. Yönetmen Kıral gocunmadan ba.lıktaki cümleyi kullanıp ekliyor: "Nurgül kalıpları kıracak kadar cesaretliydi, onu tanıdığıma çok sevindim..."..
Mahmut... Geçen yıl Altın Portakal'da Mutluluk filmindeki rolüyle 'En İyi Erkek Oyuncu' ödülünü alan Murat Han.
Songül... Beyaz Gelincik dizisinde Mehmet Günsur'un deliler gibi âşık olduğu kadın, Tülin Özen. Mahmut'un karısı.
Aydanur... Nurgül Yeşilçay.
Songül'ün çocukluk arkadaşı, Mahmut'un gizli aşkı ve sevgilisi.
Bu üçlü arasındaki tutkulu, arızalı, sonu ölüm olan aşk hikâyesi, bu yılın iddialı filmlerinden Vicdan'ın konusunu oluşturuyor.
Konu bu aşkla da sınırlı değil; bu üçlü aşkın gölgesinde vicdan sorgulanıyor, 'aşk mı, dostluk mu' sorusu soruluyor, 'kaderin önüne hiçbir şey geçemez' gerçeği kafamıza kafamıza çakılıyor.
Yılmaz Güney'in bir cezaevinden diğerine aktarılışını anlatan Yolda filminden üç yıl sonra bu filmle tekrar sahneye çıkan Türk Sineması'nın usta yönetmenlerinden Erden Kıral, bu filmi okuduğu bir üçüncü sayfa haberinden çıkarıyor ve kafasında hemen hikâyeyi oluşturuyor.
Aklında tek isim var yola çıkarken; Nurgül Yeşilçay! Filmi izlerken anlıyorum nedenini; başkası altından kalkamazdı asla bu rolün! Aydanur, hayatın karşısına çıkardıklarını değiştirememiş. Değiştiremediği için de katı, duygusuz, arıza bir kadına dönüşmüş. Marjinal ve gel-git'leri olan bir kadın...
Gerektiğinde zil zurna içerek rolünün hakkını vermiş, kurt gibi bir kadına dönüşmüş resmen.
Filmi izledikten sonra Kıral ve Yeşilçay'la buluşuyorum.
Tebriklerimi sunuyorum "Nurgül yine inanılmazdın," diyorum; "Aa ben seni ne zaman mahcup ettim!" diyerek patlatıyor kahkahayı.
Erden Kıral ise o gece evi soyulduğu halde, moralsiz olduğu halde röportajda yerini alıyor.
Röportajı yaptığımız gün, Altın Portakal'da yarışacak filmler de açıklanıyor. Ama ikisi de bu konuda yorum yapmaktan ısrarla kaçınıyor.
Zira Nurgül festivalde hep favori gösterilip, sonra üzülen isimlerden.
Bu kez nazar değmesin istiyorlar.
- Bir üçüncü sayfa haberinden yola çıkarak Vicdan'ı yaptınız. Sizi film yapmaya sürükleyen haber neydi?
- Erden Kıral: Bir çifti anlatıyordu; gece yüksek bir yere çıkıyorlar, 'Beni sevmiyorsan vur,' diyor adam, kadın da alıp vuruyor sevdiği adamı. Dört yıllık bir ilişki.
- Ne etkiledi sizi burada?
- E.K: Olayın saçmalığı! Yani inanılmaz bir şey bu...
- 'Böyle bir sevgi var mı, olabilir mi?' tartışmasına mı girdiniz o anda?
- E.K: Adam sevdiği nesneyi öldüremiyor, kendini öldürtüyor! Bir çeşit intihar. Bütün bunlar ezberi bozan hikâyeler. İkincisi de, eskiden kiremit fabrikasında çalışan bir yazarla karşılaştım, onun anlattıklarından da etkilenerek ilişkileri yerleştirmeye çalıştım. Raşit Çelikezer'le oturup çalıştık uzun süre. Hayat sanatı taklit ediyor bizim filmimizde, aslında sanat da hayatı taklit ediyor. İç içe şeyler var.
Mesela o kiremit fabrikasına gittiğimde bazı sahneleri orada düşündüm, daha önce hiçbir şey düşünmemiştim. Dolayısıyla kendi adıma da yeni bir tarz geliştirdim bu filmde. O tarz da şu; olabildiğince çok enerji var sahnelerde...
- Nurgül Yeşilçay: Deli enerjisi var sahiden!
- E.K: Normal değildik gerçekten.
Bu filmde Tanrı'nın eli var bence. Bir şeyler yürürken gelip birileri ya da bir şeyler katkıda bulundu hep...
- Film bir aşk üçgenini anlatır görünse de, Orhan Pamuk'un son romanında olduğu gibi bir takım insanların hikâyelerini, ekonomik koşullarını, ahlak anlayışlarını anlatıyor bir yandan da...
- E.K: Entelektüel bir yorum gibi gelecek insanlara ama birçok şey anlatıyor film. Mesela teknolojiyle seksüalite arasındaki anlaşmazlık! Yani kiremit fabrikasında çalışıyor kahramanlar... O kadar ağır işte çalıştıktan ve çok az para kazandıktan sonra düzgün bir cinsellik bekleyemezsin o insanlardan.
Dolayısıyla bir ahlâk ve moral sorunları da var bu insanların. İki şey beni çok ilgilendiriyordu; birincisi ahlâk sorunu. İkincisi de küçük insanlar. Yani, yeniyetme yıllarımda filan çok fazla Çehov okudum, o yüzden küçük insanlarla meşgulüm...
- Küçük insanlar derken sıradan insanlardan mı bahsediyorsunuz?
- E.K: Sıradan insanlardan, yani ekonomik koşulları iyi olmayan, ağır koşullarda çalışan insanlardan söz ediyorum. Hayatta da, sinemada da sorunlu insanlar beni ilgilendiriyor.
Sorunsuz insan ilgimi çekmez!
- Normal insan sevmem diyorsunuz yani! (kahkahalar)
- E.K: Sinemada normalleşmeyi sevmiyorum. Bu film ekstrem duygularla, uç duygularla meşgul bir film. "Siz duygularınızın sonuna kadar gidin, doğru bildiğinizi yapın, ben sizi filme çekeceğim," dediğimde Tülin "Bizi kim denetleyecek peki?" dedi.
Tabii ki büyük abi her zaman gözetledi onları! Ön çalışma yaptığımız için de doğaçlamaya yer verdik. Ben Nurgül'ün nereden geldiğini bildiğim için zaman zaman bazı sahnelerde "Bu sahneyi sen yaz," dedim...
- 'Nereden geldiğini' derken?
- E.K: Sosyal yapısını; annesini, babasını, akrabalarını bildiğim için 'burayı sen yaz' dedim. Gerçekten çok iyi sonuçlar aldık. Mesela benim en sevdiğim diyaloglardan birini o yazdı.
Bir sahnede "Annemizin elleri ne kadar çirkindi değil mi?" diyor Tülin'e, hayatından şikâyet ederken...
DİYALOGLAR BANA ÇOK DÜZ GELMİŞTİ
- Nurgül doğaçlama bir senaryo senin için ilk mi peki?
- N.Y: İlk kez yapıyorum, evet.
- Senaryonun ne kadarına katkıda bulundun sen?
- N.Y: Ben açıkçası senaryoyu çok başarılı bulmamıştım, diyaloglar bana çok düz gelmişti. O zaman Erden Abi "Sen yaz," dedi. Pek çok sahnede benim seçtiğim diyaloglar var.
- Sıradan insanların hikâyesi var bu filmde, dolayısıyla konuşmaların da sıradan olması, çok edebi olmaması gerekiyordu sanırım?
- N.Y: Ona özellikle dikkat ettim.
İnsanlar normalde konuşurken, 'hani, yani, şey' kelimelerini çok kullanır ama biz sinemada bunları kullanmıyoruz. Sinemada parlak cümleler ediyoruz. 'Iııı' diyorsun, bazı şeyi tekrar ediyorsun, bunları falan sıkça kullanmaya çalıştım...
- Kıral despot bir yönetmen mi?
- N.Y: Asla değil! Oyuncuyu o kadar rahatlatan bir yönetmen ki... Her sette bu kadar rahat olamıyorsun. Bazıları yazdığı şeyleri Kuran'ı Kerim gibi görür, bazı laflar ağzına uymuyordur ya da karaktere yanlış geliyordur ama asla bir şey ekleyemezsin. Bir karakter yaratıyorsun, bunu yönetmenle ne kadar paylaşırsan o kadar güzel bir şey çıkar. Erden Abi bize sonsuz güvendi.
İLİŞKİLİ HABERLER
Hem estetik hem ticari olarak Nurgül'ün üstüne kurdum filmi...
Yayın tarihi: 21 Eylül 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/21/pz/haber,99C0FAA4D3AA42E89AFE00D99CDCF31A.html
Tüm hakları saklıdır.