kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
18 Eylül 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
RAHŞAN GÜLŞAN

Bırak pis Türkler'i Didem Halivut'a gel!

Başına gelen onca sıradışı olaya rağmen Didem Erol'a sempatiyle bakarım. Yakından tanımam. Uzaktan bir-iki kez görmüşlüğüm vardır. Sempati duymamın sebebi ise belden aşağı felçli köpeğine altını bağlamak pahasına çok çok iyi bakmasıdır. Ancak önceki gün Kanalturk'te Gülşen Yüksel ve Müge Dağıstanlı'nın programında 'döküştürdüğü' inciler üzerine geyik yapmamak mümkün değil. Biliyorsunuz kızımız Halivut (Hollywood diyenler de var:) yöresinde ünlü insanlarla çektirdiği fotoğrafları "Bu da benim arkadaşım, bu da, şu da, o da" diye haber yaptırmak gibi bir hobiye sahiptir.

REKLAMIN DİK ALASI
Bakın hanım kızımız bu kez neler yumurtlamış: "Kıskanmayın ne olur Hollywood'a gidin, Morgan Freeman ve Oliver Stone sizin de olur. Kimse bilmiyor ama Kevin Costner İstanbul'a geldiğinde onunla odasında sabahladım. Çok güzel zaman geçirdik. Sosyetik kadınlar kapıda beklerken ben içerideydim. Reklam yapmak isteseydim o ortamın fotoğrafını çekip basına verirdim." Güzel laf olmuş, otomobillerimizin arkasına güvenle yazdırabiliriz. Böylece hem daha entelektüel görünmeyi garanti etmiş oluruz, hem de otomobilimizin yakıt tüketimi yüzde 25 oranında azalırken performansı yüzde 50 oranında yükselir. Söz reklam yapmaktan açılmışken, öncelikle bu açıklama reklamın dik alası. Ancak reklamı dikine mi, yatay olarak mı yaptığı konusunda bir açıklama yapmamış kızımız. Kaç kere reklam yaptığı bilgisi de yok! Ama reklam o kadar uzun sürmüş ki, diğer sosyetik ablalar sabaha kadar kapıda bekleyip Kevin Costner ile bir kerecik reklam yapamadan evlerinin yolunu tutmuş! Didem Erol'un da kafasına reklam sırasında bir şey düştü herhalde; insan hiç yediği haltlarla övünür mü? İbadet de, kabahat de, reklam da gizli yapılır derdi büyük- lerimiz:) Güzelimiz bir programda bir bomba ile yetinilmediğini bildiği için, ikinciyi de patlatmış: "Buradaki gerçek sanatçılar soyunup poz verdiğim için beni dışlıyor. Halbuki ne Oliver (Stone sanırım) ne de Tarantino bana bunu yapmıyor. Onlarla oturup Shakespeare konuşuyorum. Bana 'Bırak Türkiye'yi gel, sen oraya fazlasın' diyorlar."

GİTME DİDEM N'OLUR!
Didem Erol inanılmaz bir filmografiye sahip ve biz kadir bilmez Türkler bu kızımızı yerden yere mi çarpıyoruz? Allahtan Oliş ile Tartiş kankaları, muhteşem portföyünü izleyip sonra da Shakespeare konuşmuş. Arada da "Kız sen fazlasın bu Türkler'e, gel burada yaşa hep Hamlet'ten filan konuşalım" deyip; bizim tüm cahilliğimizi gözümüze sokmuşlar. Dünden beri acı bir pişmanlık duygusu içinde ne yediğimden tat alabiliyorum ne içtiğimden. Onun bizi bırakıp gidecek olması fikri hüzün duvarlarına çarptırıyor beni. Sürekli Sezen Aksu'dan 'İstanbul İstanbul Olalı'yı dinliyorum. Didem, İstanbul görmedi böyle keder... Bizi bırakıp gitme n'olur Halivut'a...