Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, eski Başbakan
Necmettin Erbakan'ın
"Kayıp Trilyon Davası "ndan aldığı cezayı Adli Tıp Kurumu raporunu gözeterek affedince ilginç bir tartışma başladı. Oysa bu kararın gölgesinde bir başka zor değerlendirme daha yatıyor. Şimdi gözler
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'da. Kemal Bey'in, Cumhurbaşkanı'nı ilgilendirecek kararını analiz etmeden önce
"Kayıp Trilyon" dava sürecini anımsamakta yarar var. Zira, bu dava iki koldan gelişti. Ceza davası ile tazminat talebini içeren hukuk davası ayrı süreçlerden geçti.
Abdullah Gül, daha Cumhurbaşkanı olmadan önce tazminat davasının dışında tutuldu. Nitekim geçtiğimiz hafta Çankaya Köşkü'nden yapılan açıklamada haklı olarak şu vurgu dikkati çekti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın milletvekili olarak görev yaptığı dönemde, dokunulmazlığının hukuk davası açılmasına engel olmaması sebebiyle
Maliye Bakanlığı tarafından Hazine alacağının tahsili için diğer kişilerle birlikte hakkında tazminat davası açılmış; Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla görevinin sınırları göz önünde bulundurularak,
mali konularda sorumluluğunun bulunmaması sebebiyle davanın reddine 19 Nisan 2007 tarihinde, yani Cumhurbaşkanı seçilmeden önce karar verilmiştir."
Gül'ün aklandığı anlamına gelen bu kararı,
Maliye temyiz etmedi. Bunun üzerine CHP, Unakıtan ve bürokratları hakkında, savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Maliye bu kez topa girer mi? Gelelim madalyonun öbür yüzüne. Burada, yine Gül'ün başını ağrıtan
"ceza davası" var. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı,
"Kayıp Trilyon Davası" ile ilgili olarak, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül hakkında, iddia olunan eylemlerin kanıt ve unsurlarını tartışmaksızın, mevcut anayasal sistem içinde yasal imkansızlık nedeniyle soruşturma yapılmasına gerek olmadığı sonucuna vardı. Haliyle bu karara itiraz edildi.
Dosyayı görüşen Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Başsavcılığın Cumhurbaşkanı Gül hakkında verdiği takipsizlik kararına yapılan itirazı görüşüp dosyayı iade etti. Mahkeme iade kararında, Maliye Bakanlığı'nın taraf olduğunu, suçtan doğrudan zarar gördüğünü belirtti. Ve dosya karara bağlanmadan önce Maliye'ye gönderilmesi gerektiğine hükmetti.
Mahkeme bu tutumu ile
bam teline de dokundu. Bu kararın olası etkilerini yorumlamak için
59. Hükümet'in son Bakanlar Kurulu toplantısına dönmek gerekiyor. O toplantıda
Unakıtan, Dışişleri Bakanı Başbakan Yardımcısı Gül'ün, cumhurbaşkanı adaylığına karşı çıktı. Özveride bulunmasını istedi ve "Abdullah Bey kardeşim kusura bakmasın. Gündelik politikalarla geleceğe yürüyemeyiz. Olayı kısa vadeli düşünmeyelim" dedi. Bu çıkışın ardından, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcılığı'na hazırlanan, odasını toplayan ve çalışma arkadaşlarına
"Başbakanlık'ta görüşürüz" mesajı veren Unakıtan, Köşk'ten umduğu açıklamayı duyamadı. Unakıtan'ın, Maliye Bakanlığı'nda kalması, ekonominin tek patronu olamaması,
MGK'ya girecek başbakan yardımcılığı koltuğuna oturamaması hep o keskin çıkışına bağlandı. Gül, Cumhurbaşkanı seçilince birlikte dış geziye çıkan ve "Çok iyi oldu" diyen Unakıtan'ın aklı da gönlü de esasen ekonominin patronluğunda kaldı. Şimdi kendisini zorlu seçim bekliyor. Neticede Ağır Ceza Mahkemesi'nin saatli bombayı Maliye'nin kucağına bıraktığı bir gerçek. Nitekim bürokratlar da
"Mahkeme kararı vermeliydi. Bu iş bürokrasiye bırakılmamalıydı" görüşünde. Ancak, Gül'ün durumunu doğrudan ilgilendiren görüş Başhukuk ve Muhakemat Genel Müdürlüğü'nce oluşturulacak. Muhtemelen ilgili müsteşar yardımcısından geçerek Bakan'ın onayına sunulacak. Bürokrasiden yansıyan sinyal,
"alacaktan" vazgeçmeme yönünde. Bu durumda üç seçenek görünüyor.
1-Nisan 2007'de Gül'ün, tazminat davası talebinden muaf tutulduğunun mahkemeye hatırlatılarak, topun geri gönderilmesi.
2-Ara bürokratik kademeler atlanarak Bakan Unakıtan'ın inisiyatifiyle "mali takibe mahal olmadığı" yönünde karar alınması.
3-Hazine alacağı için icra takibine başlanması.
Yayın tarihi: 25 Ağustos 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/25//muderrisoglu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.