Barack Obama'nın kendisine yardımcı olarak
Joseph Biden'i seçmesinin ana nedeni aslında çok açık: Dış politika konularındaki deneyimsizliğinin seçimlerde, özellikle de
Kafkaslarda patlayan savaş ve Rusya'nın tavrı nedeniyle güvenlik meselelerinin ön plana geçebileceği bir ortamda aleyhinde kullanılmasını önlemek. Biden gibi Amerikan dış politikasının oluşturulmasında ağırlığı tartışılmaz, deneyimli bir politikacının varlığı sayesinde Obama dış politika konularında Mc Cain karşısında daha sağlam durabileceğini hesap etmiş olmalı. Bunun yanısıra
Biden'in Katolik olması ve Pennsilvanya eyaletinde doğması da iç politika dengeleri açısından önem taşıyor.
Biden Türkiye'ye özel olarak sempatiyle yaklaşan bir siyasetçi değil. Bülent Ecevit'e yönelik saygısızlığı da kamuoyunda hatırlanıyor. Bunun yanısıra Leslie Gelb ile yazmış olduğu bir yazıda
Irak'ın parçalanmasını da istediği düşünülüyor. Son meseleden başlarsak, Biden ve Gelb'in önerdikleri gevşek ve bölgelere ciddi ölçüde özerklik tanıyan bir federalizmdi. Ancak
bağımsız bir Kürdistan önermiyordu. Son zamanlarda da zaten bu konularda pek bir çıkışı olmadı.
Türkiye açısından Biden özel olarak kötü bir tercih sayılmamalı. Zira
Türkiye'nin önemi ve ABD'nin
Türkiye'ye bakışı karar verici konumundakilerin kişiliklerinden ve öznel tercihlerinden son tahlilde çok fazla etkilenmiyor. Önümüzdeki dönemde ABD dış politikasının gündemindeki meselelere bakınca da Biden veya başka birisinin
Türkiye'yi rencide edecek, dışlayacak veya karşı safa itecek siyasetler izlemesi beklenmemeli. Türkiye'nin Kafkasya açılımı Bu noktada ve özellikle Kafkaslar bağlamında asıl sorulması gereken soru ABD'nin Bush sonrası dönemde dünyayla nasıl bir ilişki kuracağıdır.
Rusya'nın Gürcistan'a ağir bir darbe indirmesinin ardından Amerikan basınında bu durum karşısında ne yapılması gerektiği okunduğunda
şahinler cephesinin tüm gücüyle ortaya çıktığı görülüyor. ABD'nin kendi dış politikasında ne tür hatalar yaptığı, ittifak içindeki tavrının yanlışlığı ve özellikle
Rusya'ya yönelik son 18 yıllık yaklaşımındaki hataları kabul edenlerin sayısı düşük. Halbuki son gelişmeler bu anlamda bir yeniden değerlendirmeyi gerekli kılıyor.
Türkiye açısından ABD de özeleştirel bir yeniden değerlendirme arayışı önemli. Zira
kendi kafasının dikine gidecek bir ABD Türkiye'nin hassasiyetlerini, Rusya ile ilişkilerinin önemini, bazı siyasetlerin izlenmesinin mümkün olamayacağını, Montrö'nün hayati önemini kavrayamayacaktır. Son
NATO zirvesi Avrupa devletleri arasında da Rusya siyaseti ve özellikle Gürcistan ve Ukrayna'nın üyeliğe alınması konularında bir mutabakat bulunmadığını gösterdi.
Hükümet
Kafkas istikrar platformu açılımıyla iki önemli imkan yakaladı.
Birincisi olaylara müdahil olabileceğini, Rusya dahil bölge yönetimleri tarafından ciddiye alındığını gösterdi. İkincisi Türk dış politikası açısından nasıl feci bir ayakbağı olduğu giderek daha iyi anlaşılan
Ermenistan ile ilişki eksikliğini aşabilecek bir formül yakalamış oldu.
Azerbaycan'ın bu tür bir açılımdan hoşlanmadığı ortada. Ancak ABD safında kalarak Rusya karşısında kendisini güvenceye almak isteyen Bakü'nün bu tavrı da yapıcı değil.
Biden gibi deneyimli, dış politikada ciddi fikir üreten ve düşüncelerini yenilemesini bilen bir siyasetçinin yönetime girmesi
bu kırılgan dönemde Türkiye açısından da olumlu sayılabilir.
Yayın tarihi: 24 Ağustos 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/24//ozel.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.