Bir olayın gerçek nedenini aramak yerine, sadece sonuca bakarak çözüm üretilebileceğini zannetmek, bizim yanılgılarımız arasındadır.
Sebep-sonuç ilişkisi için yabancı dillerde
"Causalite" kelimesi kullanılır. Bunun bizim dilimizdeki karşılığı da herhalde
"Nedensellik" olmalıdır.
Somut örnek verelim. Bir kişi uçağına yetişmek için bir taksiye biniyor.
Taksi yolda giderken lastiği patlıyor. Taksi şoförü yedek lastiği takarken çok fazla vakit harcıyor. Bu nedenle kişi uçağını kaçırıyor. Adam bir sonraki uçağa biniyor. O uçak düşüyor ve adam ölüyor.
Uçak kazasında hayatını kaybeden kişinin ailesi, taksi şoförüne dava açarlarsa bir tazminata hak kazanabilirler mi?
Adamın ölümünün sorumlusu, uçak şirketi değil midir?
Biz de bazı aklı evveller, AK Parti'nin ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın kendilerine oy vermeyen ya da ideolojik olarak karşılarında bulunan kesimlere kadeh kaldırması halinde, ortamın yumuşayacağını iddia etmekteler.
Sanki bütün mesele bir kadehin şarapla veya portakal suyu ile dolu olmasındaymış gibi bir yanılgı var ortada.
Birincisi alkollü içki içmeyen ilk Başbakan Tayyip Erdoğan değil.
Ecevit ve alkol Rahmetli Bülent Ecevit de şarap veya rakı değil, çay içerdi.
Bir anım var.
Ecevit CHP Genel Sekreterliği'ne aday olduğu günlerden birinde, benim Yeniköy'deki evime konuk olmuştu. Konuklar arasında ünlü tiyatro sanatçısı Müşfik Kenter de vardı.
Onları akşam Boğaz meyhanelerinden birine götürdüm. Garsona rakı getirmesini söyledik. Hepimizin kadehlerine rakı doldurulurken, Bülent Ecevit bardağının ağzını eliyle kapattı ve
"Ben içmiyorum" dedi.
Bu
"Ben içmiyorum" sözü üzerine Müşfik Kenter'in yüzü allak bullak oldu.
- Ben içki içmeyen adama oy vermem, dedi Müşfik Kenter.
Bu tepki üzerine Bülent Ecevit rakı şişesini alıp, bardağına boca etti rakıyı. Sonra da bir nefeste bardaktakileri içti.
Sonra da tabii öksürdü.
Daha sonra Ecevit 1974'te Başbakan olduğunda kendilerini sağda görenler, onu bugün karşıtlarının Erdoğan'ı eleştirdikleri kadar sert ifadelerle eleştirmekteydiler.
Kimi Ecevit'in gizli komünist (Kripto komünist) olduğunu, kimi de Ecevit yandaşlarının ve özellikle köy kökenli kooperatifçilerin kamu pastasını paylaştıklarını iddia ediyorlardı.
Ecevit içkici değildi.
Ama o günkü gündemde laiklik değil sağ-sol kamplaşması vardı.
Bir mesele bu.
Erdoğan ve alkol Bugün Erdoğan kadehine portakal suyu değil şarap veya rakı doldursa ve bunu fondip yapsa bile onun karşıtlarının hoşgörüsüzlüğü bitmeyecektir.
Gerginliğin asıl nedeni içki kadehleri değil, iktidar kadrolarının dar bir çevreden oluşmuş olmasıdır.
AK Parti iktidarı, kamudaki önemli görevlere sadece kendi dar çevrelerinden atamalar yapmaktadır.
Ne kadar Avrupa Birlikçi veya Amerikan yanlısı olsalar da, kendilerini dışlanmış olarak görenler, bunlara inanmamaktadır.
Çağdaş demokratik siyaset
"Katılım"dır,
"Paylaşım"dır.
AK Parti'nin belirli kesimlerin gözündeki sorunlu konumun nedeni işte bu
"dar çevrecilik" veya "
cemaatçilik"tir.
Sorun kadehlerde değil kendilerini hep makul çoğunluğun üyesi olarak görenlerin "
dışlanmışlık"larındadır...
Temel'e
"Ormanı görüyor musun" diye sorduklarında
"Ağaçları görmekten ormanı göremiyorum" demiş ya.
"Nedensellik" de böyle bir şey işte.
Yayın tarihi: 24 Ağustos 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/24//barlas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.