Sezen Aksu'nun kınalı kuzusu Mithatcan'ın kız arkadaşı, ilişkilerinden söz ederken "Mithatcan'ın ipini uzun tutuyorum," demiş. Efendim, bu bir Alman deyişiymiş. "Adamı sık boğaz etmiyorum," demek istiyor yani... Bu, yenil neslin ilişki yaşama şekli aslında... Bizim gibi eski romantiklerin anlayacağı bir şey değil: "Saldım çayıra mevlam kayıra!" Fiziksel olarak dipdibelikten ben de haz etmem doğrusu, ama sevdiğim adamın varlığını her an yanımda hissetmek de isterim yani... Diyelim ki sevgilim akşam arkadaşlarıyla dışarı çıktı. Tamam sorun değil. Gitsin eğlensin. Kendi yaşam alanının tadını çıkarsın. Ama evden çıktığı andan sabaha karşı eve girdiği saate kadar beni bir kez bile 'hatırlamayıp' aramadıysa, mesaj çekmediyse vay o adamın haline! Aramaktan kastım açıp da 10 dakika yarenlik etmesin ya da iki ekran dolusu şiir tadında romantik mesajlar döşenmesin... Ama atıyorum, tek kelime, mesela "Aklımdasın!" yazsın.. (Bak, bak, güzelliğe bak!) Ondan sonra isterse ertesi gün de gelmesin! Bu küçücük ama 'çok anlamlı' jest, uzağımdaki adamı bana yakın eder, eğer varsa şüphe bulutlarını rüzgâra kaptırır, içimi ferahlatır. Zaten kadınların erkekler tarafından anlaşılamadığı binlerce noktadan biri de budur. Bizim "Neredesin, n'apıyorsun, kiminlesin???" sorularımızı dır dır yapmak, kıskançlık, paranoyak hezeyanlar olarak yorumlarlar, ama bu tamamen onların dangalaklığıdır. Çünkü aslında kadıların tek derdi enformasyondur. "Beni adam gibi bilgilendir kardeşim. Gönlümü al. Ondan sonra n'aparsan yap!" Bu kadar! Ne yani çok mu zor bir iki kelime fazladan kurmak? Ama dediğim gibi erkek milletinin gözü aydın, çünkü bizim nesille beraber ilişkilerde artık sevdiğini merak etmek, kıskanmak, merak etmek, aramak sormak, o arayıp sormazsa sitem etmek, hatta şöyle ağız tadıyla bir didişmek falan bunların hepsi rafa kalkıyor. Çünkü onlar yukarıda da görüldüğü gibi birbirlerinin ipini uzun tutuyor! Geçen akşam bir kız arkadaşımla Çeşme'de Dalyan'a yemeğe gidiyoruz. Yolda, İstanbul'da bulunan kocasını aradı. "Dur biraz benimkini kıskandırayım," dedi, "Ne zaman arasa evdeyim çünkü..." Kocası bir aile dostlarının evinde partideymiş. Arkadaşımın durumdan haberi vardı gerçi. O da kocasını bilgilendirmek istedi. Biraz da ballandırarak tabii, "Aşkım biz de şimdi Dalyan'a rakı-balığa gidiyoruz," dedi. Cevap: "Tamam canım, hadi görüşürüz sonra!" Arkadaşım pek bozuldu, "Yaa adam, insan bi sorar, 'Kiminlesin, nereye gidiyorsun?' diye..." "E, aşkım ne güzel işte kırk yılda bir evden dışarı çıkmışsın, ne soracağım? Tadını çıkar işte!" Bizimki telefonu kapattı ve "Yok," dedi, "Bu adam bana fazla güveniyor. Bu kadar heyecansızlık hiç iyi değil, benim bir şeyler yapmam lazım!" Yani diyeceğim o ki, örnekten de anlaşılacağı gibi özellikle biz kadınlar ne ipi uzun tutmak ne de kendi ipimizi sahipsiz hissetmek isteriz. Çünkü bağlanmak, hem de sıkı sıkı tarafından, güzeldir be! İnsana kendini kalabalık hissettirir. Bir bedende iki ruh... Zenginliğe bak!
Yayın tarihi: 3 Ağustos 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/03/pz/ozicer.html
Tüm hakları saklıdır.