kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Temmuz 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MAHMUT ÖVÜR

AK Parti de CHP de değişecek!

Şimdi Güngören'de patlatılan bombanın siyasi mücadeleyle, özgürlükle bir ilgisi var mı?
Kendilerini koruma şansı olmayan tam 17 sivilin yaşamını kaybettiği, onlarcasının yaralandığı bir vahşetin adı "vatan kurtarmak" veya "özgürlük mücadelesi" olamaz.
Olmadığını, yapanlar da yaptıranlar da biliyor.
Peki, o zaman bu terör saldırısına nasıl bakacağız?
Aslında işin özü çok eskilere uzanıyor. Son bir buçuk yıldır yaşadığımız "siyasi kuşatma" hareketi bunun sadece son örneği.
2007'de başlayan cumhurbaşkanlığı seçim süreci, 367 dayatması ve 22 Temmuz seçimleri öncesini bir hatırlayın.
Hem Güneydoğu'da ciddi bir çatışma yoğunluğu yaşandı hem de Ankara'daki patlama gibi topluma korku salan terör saldırıları oldu.
Ne amaçlanmıştı?
Bir yanda siyaseten "şeriat" tehlikesi, öte yanda "bölünme" kaygısıyla toplumu korkutmak.
Kargaşa, kaos yaratarak toplumun tedirgin olmasını sağlamak.
İstedikleri de siyaseti yeniden kendi çıkarları doğrultusunda dizayn etmek.
Bugün Güngören'de hepimizin yüreğini yakan terör vahşetinin altında kimin imzası olursa olsun aynı amaca hizmet ediyor.
Oysa Türkiye zaten doğal olarak ciddi bir toplumsal ve yapısal değişim yaşıyor.
Birileri bu doğal değişimin Türkiye'yi "şeriata" veya "bölünmeye" götüreceği korkusunu yayarak, kimi zaman siyaseten kimi zaman da "terörle" hayata müdahale ediyor.
Şimdi buraya bir nokta koyup bu dayatmaların siyasette nasıl algılandığına bakalım.

Siyaset yeniden şekilleniyor!
Eğer iktidarı ve muhalefetiyle sağlıklı bir siyasi yapı söz konusu olsaydı, bu yasadışı güçler bu kadar kolay bomba atamaz, toplum da korkuyu bu kadar derinden hissetmezdi.
Aslında bu tespitle siyaset kulislerinde son zamanlarda konuşulan konular örtüşüyor.
Ortak yaklaşım şu: AK Parti iktidarı karşısında güçlü bir muhalefet partisi eksikliği var.
AK Partililer bile zaman zaman bu gerçeği dile getiriyor ve kendileriyle "siyaset alanında mücadele edecek" bir "Sosyal Demokrat Parti" nin gerekliliğine dikkat çekiyor.
Bir siyasetçi şöyle diyor:
"Eğer bugün Türkiye'de AK Parti iktidarı karşısında evrensel sosyal demokrat ilkeleri savunan bir CHP olsaydı Türkiye bu kadar gerilmez, bu kaos ortamına sürüklenmezdi."
Bu tespit şunu gösteriyor: Mevcut siyasi yapı Türkiye'yi taşıyamıyor.
Çünkü ortada özgürleşmek isteyen, küresel dünyayla buluşmak isteyen ve kabına sığamayan bir Türkiye var.
Bu Türkiye, siyasal partileri de, sivil toplum örgütlerini de dini cemaatleri de yeniden şekillendiriyor.
Tabandan gelen bu dalga, en sert biçimde iktidarıyla muhalefetiyle siyaseti sallıyor.
Bugün AK Parti kapansa da kapanmasa da bu değişim dalgasından payına düşeni alacak ve büyük olasılıkla da önümüzdeki dönemin "merkeze oturan" etkili aktörlerinden biri olacak.
Aynı şey çok daha fazla biçimde CHP için geçerli.
Çünkü CHP'nin yeni dönemi okuyabilecek bir refleksi gösterip gösteremeyeceği bilinmiyor. Bir kısım sol, CHP'nin tıpkı 1973'lerdeki gibi "Sosyal Demokrat" bir açılım yapabileceğine inansa da büyük çoğunluk aynı düşüncede değil.
Bu nedenle CHP değişmese bile CHP'nin üstlendiği muhalefeti sürdürebilecek yeni bir yapının arayışları sürüyor.
İşte bu arayışlar nedeniyle bugünlerde Ankara hayli hareketli.
Kimi, içinde merkez sağ ve merkez solun da yer alacağı "yeni bir siyasal merkez"in yaratılması peşinde, kimi de AK Parti'yi dengeleyecek yeni bir partinin kurulması derdinde.
Umarız sivil siyasetin bu arayışları bir an önce netleşir ve Türkiye, ikide bir birilerinin terörle korkutarak dizayn ettiği bir ülke olmaktan çıkar.