En son prim affı çıkartılmasının üzerinden iki yıl geçti. Nisan 2006'daki ödenmeyen SSK ve Bağkur primlerine getirilen cumhuriyet tarihinin 19. affından sonra 20'incisi Mayıs 2008'de açıklandı. Aradan daha iki yıl bile geçmeden. Zaten 20 affı iki yılla çarpınca neredeyse SSK'nın kuruluşuna kadar gidersiniz. Yani aflar yeni bir şey değil, sık aralıklarla yapılıyor. Böyle yapıldığı için de artık istisna olmaktan çıkmış, normal bir uygulama haline gelmiş.
-
Reformu niye yaptık?- Bir de aflar kendi kendini beslmeyen bir kısır döngüye dönüşmüş durumda.
'Nasıl olsa yeni bir af gelecek' beklentisi ile prim borçlarını ödemeler aksatılıyor. Hatta SSK ve özellikle Bağ Kur'lu çoğu mükellef için prim borçlarını ödememe bir finansman kaynağı olarak kullanılıyor. Zaten yeniden yapılandırmaya tabi tutulacak 23.4 milyar liralık prim borcunun 13.5 milyar lirası Bağ Kur'lu, 9.8 milyar lirası SSK'lı mükelleflere ait. 3 milyon 437 bin Bağ Kur mükellefinden 2 milyon 240 bini, yani üçte ikisi kuruma ödeme yapmıyor. Ödeyenlerin oranı üçte bir. Yeniden yapılandırmaya tabi tutulan 23.4 milyar liralık prim borcu da bir yıllık sosyal güvenlik açığına eşit.
Bu afla son yapılan sosyal güvenlik reformunu ve emeklilik yaşınının yükseltilmesini boşa çıkarttık. Yazık. Ortalama iki yılda bir affın gündeme gelmesi ise primlerini zamanında ödeyenleri cezalandırılmış oluyor.
-
Başarılı olur mu?- Peki bu afla nasıl bir sonuç sağlanacak? Af yaparak büyük bir ahlaki sorun yaratılmasına, kamu vicdanının yaralanmasına, borcunu zamamnında ödeyenlerin cezalandırılmasına değecek mi? Alacaklar tahsil edilecek mi?
2006'daki en son afta 10.5 milyar liralık alacağın 4.2 milyar lirası tahsil edildi. Bu da şimdiye kadarki en başarılı af olmuş. Bu kadar kısa süreden sonra şimdi yeni bir afla tahsılat daha artar mı, inşallah diyelim.
-
Anayasal önlem gerek- Ancak 20'inci kez af çıkardıktan sonra senden 21'inci affı da, daha sonrakileri de beklerler.
Bu beklentiyi kırmak için Anayasa'nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddeleri arasına koymak ve affı yasaklamak gerekiyor artık. Başka türlü yeni af beklentilerinin önünü almak mümkün değil.
Böyle beklentiler gündemde olduğu sürece de primlerin tahsilat oranlarını artırmak çok zor.
Prim ödeme oranının düşmesi de yeni bir afları çıkartmaya zorluyor.
-
IMF'nin işlevi- İşte IMF'nin varlığı böyle bir kısır döngünün sürmesine bir engeldi. Bu nedenle 2006'dakine
"son kez yapılmak kaydıyla olur" vermişti. StandBy programı sonrasındaki
İzleme dönemine ait ilk niyet mektubunda da
"kamu alacaklarının affının gündeme getirilmeyeceği" sözünü almıştı hükümetten. Ama
artık 3.7 milyar doları serbest bıraktığından ve izleme ile pasif duruma düştüğünden dolayı IMF'nin yapabileceği fazla bir şey de yok. Ancak dünkü gibi açıklamayla, uyarı yapmayla yetinmek durumunda.
IMF Türkiye Temsilcisi Lorenzo Giorgianni dün
" Prim affının üzücü olduğu, gelecek dönem gelirlerini azaltacağı, Orta Vadeli Mali Çerçeve programındaki taahhütlere aykırı olacağı ve hükümetin kredibilitesini zayıflatacağı" uyarısında bulundu.
-
Popülizme hızlı dönüş- Kapatma davası ile yerel seçimler öncesinde hükümetin mali disiplini gevşeteceğini bekliyorduk. Ama
'IMF'yi kapıdan uğurlar uğurlamaz' prim affını ve diğer popülist kararların bu kadar hızla gündeme geleceğini düşünmemiştik. Popülist uygulamaların bu boyutlu olacağına doğrusu pek ihtimal vermiyorduk. Meğer hükümetin IMF ile yola devam etmemesinin önemli gerekçeleri varmış. Bir de Türkiye ekonomisi için IMF'nin önemli bir fonsiyonu olduğunu görüyoruz.
- Sonuç- "Zalimleri affetmek, mazlumlara zulümdür." Şâdi Şirâz
Yayın tarihi: 21 Mayıs 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/21//haber,4E6A520134F6471BAB6A0E3D3BDDEB47.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.