Geçen hafta sonu mart ayı ödemeler dengesi verileri açıklandı. Piyasa beklentisinin yaklaşık 400 milyon dolar üzerinde bir gerçekleşmeyle karşılaştık. Bu artış da kâr transferlerindeki sıçramadan kaynaklandı. Piyasayı yanıltan bu rakamın öngörülmemiş olması. Ama artık yabancı sermaye geldiğine göre, elde edeceği kârı da pekala transfer edecek.
Kâr transferlerinin cari açığı büyütücü etkisiyle karşılaşmak artık bir yapısal durum ve hayatın gerçeği olarak varlığını sürdürecek. Cari açık, dünyada petrol ve enerji fiyatlarının artışının etkisiyle büyümeye devam ediyor. Geçen yılın ilk üç ayında 9.2 milyar dolar olan cari açık, bu yıl 12.0 milyar dolara yükselmiş. Yıllıklandırılmış cari açık da 32 milyar dolardan 40.4 milyar dolara çıkmış. Ekonominin yapısını hemen değiştiremeyeceğimize, enerji fiyatlarını kontrol edemeyeceğimize göre, kısa vadede cari açığın büyümeye paralel artmasını beklemek gerek.
-
Sermaye girişinde azalma- Cari açığın finansmanında ise küresel kredi krizinin etkileri görülmeye başlandı.
Geçen yılın ilk üç ayında finans hesabı, net hata ve noksan ile rezervler olmak üzere toplam kaynak girişi 24.5 milyar doları bulmuştu. Bu yılın ilk üç ayında ise rakam 12.2 milyar dolara indi. Yılın ilk çeyrekleri itibariyle
cari açık 9.2'den 12 milyar dolara çıkarken, bunun finansmanı 24.5 milyar dolardan 12.2 milyar dolara inmiş. Ödemeler dengesinde en dikkat çekici gelişme bu. Bu yılki finansman miktarı, cari açığın sadece 200 milyon dolar üzerinde. Yani gelen para sadece açığı karşılayacak düzeyde. Fazlalığı hemen hemen hiç kalmamış. Bunun sonucu da kurlarda görüyoruz. Geçen yılki kur gerilemesine karşı bu yılın ilk çeyreğinde döviz kurlarında yüzde 15'lik artış meydana geldi.
-
Borçlanmada artış- Doğrudan yatırımlarda ve portföy yatırımlarında yarı yarıya yakından daha fazla azalma var. Buna karşılık açığın finansmanı bankaların ve şirketlerin dış borçlanmaya ağırlık vermeleriyle sağlanmış.
Bu yolla gelen para 4.8 milyar dolardan bu yılın ilk çeyreğinde 11 milyar dolara çıkmış. Şirketler ve bankalar borçlanabildiği için cari açık vermeye devam edebilmişiz.
Bu açıdan ortam uygun olmamasına karşılık
Türk Telekom'un neden halka arz edildiği de, IMF'nin gözden geçirmeleri tamamlamasına niye bu kadar önem verildiği de daha iyi anlaşılıyor. İki kalemde gelen kaynak miktarı 5.5 milyar doları buldu. Bu da Türkiye'nin 1.5 aylık cari açık finansmanı demek.
-
Borçlanmanın sınırı- Ancak cari açık finansmanında giderek sıkışmakta olduğumuz bir tablo da ortaya çıkıyor. Çünkü her ay böyle satılacak veya dışarıdan kaynak sağlayacak girişimleri yapmak mümkün değil. Belki birkaç ay daha sürer. O kadar. Cari açık verebilmemiz için doğrudan sermaye girişlerinin yeniden hızlanması, portföy yatırımlarının yeniden canlanması gerekir.
Aksi takdirde şirketlerin dışarıdan borçlanmasının da bir sınırı var. Herkese sonsuza kadar borç vermezler. Zaten ekonominin en riskli yönlerinden biri olarak dikkati çekiyor.
Bir aşamadan sonra dışarıdan kredi bulmanın maliyeti artacak ve sonunda kredi kotamızı doldurmuş olacağız. Finanse edilemeyen açık da verilemeyeceğine göre o aşamada iş dönüp dolaşıp büyümenin küçülmesine gelecek.
-
Yolun sonu mu?- Dileyelim o aşamaya gelinceye kadar, ya petrol ve emtia fiyatları düşsün ve cari açığımızdaki büyüme dursun. Ya da küresel kredi krizinde ciddi düzelmeler olsun ki, buna bağlı olarak kredi bulmak da, portföy yatırımlarını çekmek de yeniden kolaylaşsın. Yoksa yolun sonuna çok yaklaştığımızın resmidir.
- Sonuç- "Aştı, taştı, nisabı geçti." Türk Atasözü .
Yayın tarihi: 14 Mayıs 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/14//haber,6B44BE20BC214052806AA5A36DB8BDC2.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.