19 Mayıs söz konusu olunca Kemalizm gibi konularda düşünmek ve tartışmak kaçınılmaz. 19 Mayıs'ın niye ve nasıl bir bayram günü haline getirildiğini çeşitli yazarlar açıkladı. O gün ilk kez 1937'de bayram olarak kutlanıyordu ve anlamı açıktı: mevcut yönetim, böylelikle, Kurtuluş Savaşı ve sonrasını belirgin bir Atatürk kültüyle bütünleştiriyor, onu toplumsal belleğe nakşediyordu.
Bayram ve bilmece Burada 1937 yılının önemli olduğunu hemen belirtelim. O tarihlerde Avrupa'da totaliter idareler iş başına gelmişti ve tamamı
tek şeftek parti yapısına dayalıydı. Türkiye de 1933'ten başlayarak resmi ideolojiyi, tek partiyi ve 'ebedi şefmilli şef' anlayışını çelik bir çember haline getirdi. 'Spor bayramıgençlik' bu bağlamda akıllara geldi.
Pazartesi günkü yazısında
Engin Ardıç bu ilişkinin kaynaklarını mükemmel bir biçimde özetliyordu.
Kısacası, 19 Mayıs bayramı bir kült oluşturmanın önemli aşamalarından sayılmalıdır. O kült Kemalizmdir. Nitekim,
Taraf gazetesinde
Etyen Mahçupyan geçenlerde yazdığı bir yazıda Kemalizmi söz konusu ediyor ve haklı olarak onun modernite karşısındaki tutumuna değiniyordu. Bir başka yazıya atıfla Mahçupyan yerinde bir biçimde Kemalizmin bir '
paradigmadan (modelden) bir enigmaya (bilmeceye)' dönüştüğünü vurguluyordu.
Buradaki bilmece,
Kemalizmin öncüilerici, modernleştirici bir öze sahip iken zamanla tutucudonuksistemci ve korumacı bir mantıkla bütünleşmesidir . İşin bu hale gelmesi bir açıdan bakılırsa şaşırtıcıdır. Ama ben de bu konuda daha önce çok yazdığım için ve şu sıralarda da bu konuda bir kitap üstünde çalıştığımdan bu çok önemli meseleye burada değinmek istiyorum.
Bilmecenin cevabı ve dört Kemalizm Benim bu konudaki hareket noktamı '
medeniyetler çatışması' gibi 'veciz' tezler üretmeden önceki
Samuel Huntington'un
Karl Mannheim'ın tezlerinden yola çıkarak oluşturduğu teorisi meydana getiriyor.
Huntington'a göre muhafazakarlığın üç halinden birisi onun
durumsal (
situational) olmasıdır
. Yani,
tarihsel olarak bir dönemde ilerici de olsa bir tez zamanla ya ortaya çıkan yeni toplumsal talep ve tezleri karşılayamadığında ya da kendisine dönük şiddetli eleştiriler başladığında kendisini savunmaya yönelir ve muhafazakarlaşır. Bu, Kemalizm için de geçerlidir. Ama işte buradaki soru, bu Kemalizmin hangi Kemalizm olduğudur.
Bana kalırsa, Mahçupyan'ın da belirttiği gibi, bugün zikredilen, dile getirilen Kemalizm artık ilk dönemin Kemalizmi değildir. Çünkü, o döneminde Kemalizm temel önermeleri itibariyle ve kendisini hazırlayan tarihsel süreç bağlamında
Kantçı bir Aydınlanma anlayışına dayanır, özgürlükçü ve dönüştürücüdür. Bunu söylemselilkelesel olarak da eylemselkuramsal düzeyde de içermektedir. Elbette hala devlet-egemen bir model olmasından kaynaklanan ciddi kısıtlamaları vardır ve her önermesi bugün ayrıca eleştiriye açıktır ama gene de 'bilen özne'yi yaratma, 'fikri hür-irfanı hür-vicdanı hür nesiller' yetiştirmeyi umma, bilimin öncülüğünde teknokratik bir dönüşümcülüğü benimseme gibi hasletlere sahiptir.
Ne var ki, bu öz zamanla yok olmaz, yok edilir.
O özü aydınlarla ordunun darbeler ve darbe girişimleri etrafındaki ittifakı ortadan kaldırır. 1960'tan başlayarak üç dönemde üç yeni Kemalizm tanımlanır. Bunlar 1960'ların, 1980'lerin ve 1997 sonrasının Kemalizmi olarak görülmelidir. Buna bir de yukarıda değindiğim gibi 1930'larda daha zihinsel-özgürlükçü/özgürleştirici bir yaklaşımdan doktriner-kurumsal bir Kemalizme kaçışı eklerseniz öteden beri öne sürdüğüm gibi dört Kemalizm tezine ulaşabilirsiniz .
Bunların hiçbirisinin ilkkurucu Kemalizmle ilişkisi yoktur. Gündelik siyasi pratiğin bir meşrulaşma aracı olarak ortaya atılmış modelleridir bunlar. Hepsi de askerle belli bir aydın ittifakına dayanan otoriter rejimlere tekabül eder. Kurucu Kemalizm bugün de işlevsel midir sorusunun cevabı bir yana hiç değilse bu duruma Kemalizmlerin Kemalizmi boğması demek pekala mümkündür.
Yayın tarihi: 21 Mayıs 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/21//kahraman.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.