Bugün herkes Taksim'deki olayları yazar, siz de onlardan bol bol okursunuz. Gelin ben size başka bir şey anlatayım.
Da, hangi lafı neresinden tutsam?
Örneğin şu konuya mı takılsam: Türkiye'de başbakana
"Tayyip" demek serbest, Yargıtay Başsavcısı'na
"Abdurrahman" demek yasaktır...
Çünkü başbakana öyle dediğin zaman ilerici olursun, ötekine böyle dediğin zaman gerici!
Birincisini yaparsan
"şehirli seçkin" tavrını koyarsın, ikincisi hakarettir.
Birkaç yıl önce de genelkurmay başkanına küfür etmek istedikleri zaman
"Hilmi Bey" derlerdi... Bunu bir aşağılama sayıyorlardı.
Çünkü Hilmi Bey darbe yapmıyordu bir türlü!... Bu ne biçim komutandı?... Demek ki
"sivil gibi bir şeydi" ...
Yok, şu daha güzel: AKP'ye
"git de kuzu kuzu savunma yap" diye akıl öğretip ellerini ovuşturanlar, şimdi de
"niçin ek süre istemedi de savunmasını zamanında teslim etti" diye mızlanıyorlar...
İşi yokuşa sür, zaman kazanmaya çalış ki onlar da zevklensinler ve
"korkunun ecele faydası yoktur" yazabilsinler!
Çünkü, hopursan da kapatılacaksın, bopursan da kapatılacaksın...
Sonra da şaşacaklar: Başbakan boynunu bıçağın altına uzatıyor!
Dirensin, Anayasa'yı değiştirmeye çalışsın ki bir de o açıdan yüklenelim...
Referanduma gitsin ki memleket büsbütün karışsın...
"Yar bize bir ara dönem başbakanı medet" duasına çıkalım!..
İyi ama, kim olacak bu? Deniz Baykal'da iş yok. Devlet Bahçeli
"o kalıbın adamı" değil.
Bir emekli paşa... Hani şöyle Bülend Ulusu falan gibi canım... Memleketi yönetir gibi yapacak da yönetmeyecek...
Memleketi, bazı paşalarla birlikte Aydın Doğan yayın grubunun bazı yazarları yönetecekler.
Belki o zaman Emin Çölaşan da bağışlanır,
"yuvaya dönmesi" sağlanır. Ortada Tayyip ve Melih kalmayınca tazminat davası da açılmaz, paracıklar gitmez... (Enayilik etmeyin ulan, adamı Turgay Ciner'e kaptıracaksınız bu gidişle...)
Belki o arada Marduk gezegeni de gelir, ortada Türkiye de kalmaz, yorgan gider dava biter!
Kıyamet gününü beklerken, kendinizi, önümüzdeki sonbahar, Çankaya'dan bir türlü indirilemeyen Gül'ün atayacağı
"partisiz ama partili" bir başbakana hazırlayınız. Mecliste bir
"bağımsızlar çoğunluğuna" da hazır olunuz. Hele 2011 yılında yeni cumhurbaşkanını halk seçince Çankaya'ya kimin çıkacağını gördüğünüz zaman yüzünüzün rengini açmak için krem falan bulundurunuz.
Deniz Baykal, bir zamanlar, Turgut Özal'ı Çankaya'dan
"onursuzca" indireceğini söylerdi... İndirilmesi kesmiyordu, bir de onurunu kıracaktı...
Sizinki onurlu mu olacaktı onursuz mu? Az şekerli mi çok şekerli mi?
Unutmadan... Cumhurbaşkanını halkın seçmesini önlemek için şimdiden bir
"dava dosyası" falan hazırlığınız yok mu? Yargıyı etki altına alacak yeni bir dümen?... Çok ayıp. Referandum sonuçlarını, halkın tercihini yok saymak için hiç mi tedbir almayacaksınız?
"Makabline şamil", yani geriye doğru işleyen yeni bir plan yok mu yahu kafanızda?
Ülkeyi, yüzde yetmiş oranında göbeğini kaşıyan ayıya ve bidon kafalıya mı bırakacaksınız?
Size bunun için mi para veriyorlar? Ense yapmayı bırakınız. Melanet tasarlayınız. Cibilliyetinize yakışır eylemler içinde olunuz.
Yayın tarihi: 2 Mayıs 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/02//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.