kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Nisan 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ENGİN ARDIÇ

Angara'da Anayasso

Altmışlı yılların ünlü şiirlerinden biriydi bu, moruklar hatırlayacaklardır: Şair, bir köylünün ağzından, ülkedeki sorunları Ankara'da oturan bir yönetici sandığı Anayasa'ya şikâyet ediyordu... Kötüydü ama şekerdi.
Geçen yılın gündemindeydi, yeni bir anayasa... Yeniden gündeme gelmesi de yakındır.
Aydın Doğan'ın adamları ve onların kuyrukları tarafından "vahşice" karşı çıkıldığı için rafa kaldırılmıştı... İktidar, bu baskı havasına boyun eğmekle en büyük yanlışlarından birine imza atmış, hele hele şu "türban meselesini" yeni bir anayasa içinde değerlendirmek yerine temel hak ve özgürlükler kapsamından sıyırıp tek başına "keyfe keder" dayatınca, bu karışık ortamın yaratılmasına da farkında olmadan çanak tutmuştu.
Elbette aklını da başına toplayacaktır.
O sıralar, yeni ve özgürlükçü bir anayasa istemeyen ve darbecilerin 12 Eylül Anayasası'na sahip çıkmak durumuna düşen ve de utanmadan solcu geçinen birtakım zavallılar, yürürlükteki anayasanın halk tarafından onaylanmış olduğunu söylüyorlardı...
Biz de, "1961 Anayasası da tıpkı 1982 Anayasası gibi halk tarafından onaylanmıştı" diyorduk.
Evet, yapılsaydı, "2008 Anayasası" da halkın oyunu alacaktı, asıl korkuları buydu!
Çünkü halk, uygun ortam yaratılırsa, otu da onaylar atı da.
"Aleyhte" propagandayı, hatta en masum eleştirel yorumu bile yasaklar, oy pusulalarının rengiyle oynayıp birtakım bilinçaltı şartlanmaları da yaratırsan, istediğin sandık sonucunu elde etmen kolaydır... Üstelik zarfları da ince tutar, pusulanın renginin kolaylıkla görülebilmesini sağlar, yani "gizli oy" ilkesini çaktırmadan çiğnersen, elbette kazanırsın.
Kenan Paşa'nız öyle yapmıştı.
Oysa bu hükümet bunu yapmayacaktı, tartışma da serbest olacaktı, gene de korktular.
Yapmayacaktı, çünkü böyle yollara "tevessül" etmesine gerek yoktu, çünkü halk, cumhurbaşkanını kendisi seçmek istediğini yüzde 70 oranında göstererek rengini belli etmişti... "Karşı tarafın" ödü patladı!
Kimileri "anayasalar halk tarafından ortaklaşa yapılır, öyle profesöre mrofesöre yazdırılmaz" diyecek kadar saçmaladılar. (Gençler bilmeyebilirler ama saçı sakalı ağarmış birtakım kartoloşlar Orhan Aldıkaçtı diye birisini hatırlıyorlar mıydı?)
Kimileri de, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni uygun görmeyip (orada azınlıkta olduklarından tabii), yeni bir "Kurucu Meclis" istediler, bari o yapsındı...
Durduk yerde böyle bir meclis toplamaya kalkan, kendini "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasına da hazırlar!
Aslında domuz gibi bildikleri ama kabul etmek istemedikleri gerçek şuydu: Anayasalar öyle "konsensüsle monsensüsle" yapılmazlar, o dönemde toplumda kimin borusu ötüyorsa yeni bir anayasayı da o hazırlar ve çatır çatır da kabul ettirir, ister demokratik, ister antidemokratik yollardan!... 1961 Anayasası hazırlanırken "eski Demokratlar'a" mı sorulmuştu? (Çoğu kodesteydi, bazıları öldürülmüştü...) 1982 Anayasası'nda "solcuların" fikri mi alınmıştı?... 1924 Anayasası'nda "padişahçılara" mı danışıldı, "dincilere" mi?...
İşlerine gelmedi.
Sabretsinler. Özledikleri "kaos" ortamı doğar, daha doğrusu varolan kargaşa iyice yoğunlaşırsa, belki kafalarına göre bir "ara yönetim" gelir, kafalarına göre bir anayasa yapar, onlar da yaltaklanırlar. Hazırdırlar.