Milliyetçilik ve gammazlamak

Herkesin farklı bir milliyetçilik anlayışı mevcut.
Meselâ ben, Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene" sözünün, bugünkü şartlarda "barışçı" bir milliyetçiliğe uygun düşmeyebileceği kanaatindeyim. Gerçek milliyetçilik, Türkiye'nin uluslararası camiada itibarlı bir ülke olmasını sağlamak, Atatürk'ün "muasır medeniyet" diye iki kelimeyle tarif ettiği özgür dünyanın bir parçası haline gelmektir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM), bireysel başvuru hakkını tanıdık. Anayasanın 90'ıncı maddesine de, milletlerarası antlaşmaların kanunların üzerinde olduğunu, anayasaya uygunluk denetimi yapılamayacağını yazdık. Bütün bu düzenlemeleri gerçekleştirirken, egemenliğimizin bir bölümünü AB organlarına devrettik; diğer üye ülkeler de aynı adımları attı. Oyunun kurallarını bu şekilde koyduktan sonra, "gammazlık" diye AK Parti'yi suçlamak komik kaçıyor. (Meselâ, ben de, FP kapatılınca AİHM'ye, siyasi yasak konusunda şikâyette bulunmuştum. Mahkeme, Türkiye'yi mahkûm etti; "İhlâl" kararı verdi. Buna gammazlık denir mi?) Kol kırılır yen içinde kalır mantığı, artık geçerli değil. Batılı müttefiklerimiz, 27 Nisan muhtırasının, parti kapatma davasının, iddianamenin muhtevasının, Ergenekon olayının, kısacası ülkemizdeki "bozuk düzenin" farkında değil mi?
Velev ki, AK Partililer onları teşvik etmiş olsun! Zaten düşünceleri bu istikamette olmasa, bildiri yayınlarlar mı? Haydi CHP, "AK Parti'nin gizli gündemi, laikliği tehlikeye düşürüyor" diyecek birilerini bulsa ya... Madem 315 üyeli Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nden ancak 21 kişi bildiriyi imzaladı; madem AK Parti'ye destek sınırlı... CHP'nin işi çok daha kolay; geri kalanlar belki kendisi gibi düşünüyordur: "Laiklik elden gitti gidecek... şeriat geldi gelecek" diye korkularını dile getirirler.
Haydi CHP'li üyeler... Laik cumhuriyeti korumak üzere bir bildiri de siz yayınlatsanıza. Hem sizinki "gammazlık" sayılmaz. Siz sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin bekasına hizmet etmiş olursunuz.