Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi kıyameti koparıyor;
"AK Partili milletvekilleri, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nden destek mesajı yayınlanmasını nasıl isterler?" diye soruyor.
Diyor ki:
"Ülkenin yargısına intikal etmiş bir mesele hakkında, müdahaleye izin verilmez. Biz sömürge miyiz? Ulusal onurumuz yok mu? vs..." Avrupa Konseyi'nin, ortak değerlere ters düşen bir davranışını gördüğünde, üye ülkeye uyarıda bulunma hakkı olduğunu unutmayalım. AB'nin yayınladığı ilerleme raporlarının gereğini yerine getirmiyor muyuz? Anayasanın 90'ıncı maddesiyle, milletlerarası antlaşma hükümlerinin, kendi kanunlarımızın üzerinde olduğunu kabul etmedik mi? Öyleyse, Avrupa Birliği veya Avrupa Konseyi'nin uyarısı, ulusal onurumuzu zedelememeli. Burada, hoşa gitmeyen tavır -iddia doğruysa-, talebin, AK Partililerden gelmiş olması.
"Yargıya intikal etmiş bir konu üzerinde kimsenin söz sözleme hakkı yok" iddiasına mukabil, 10 ve 12 Haziran 1997 tarihlerinde, Genelkurmay'ın yargı mensuplarına verdiği brifingleri hatırlatmak isterim. Refah Partisi'nin kapatma davası 22 Mayıs 1997'de açılmıştı. 10 Haziran 1997 tarihli brifinge, başta Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, Yargıtay Başkanı Müfit Utku, Danıştay Başkanı Firuzan İkincioğulları, Sayıştay Başkanı Vecdi Gönül, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin üyeleri ve başkanları olmak üzere, tam 420 savcı ve hâkim katıldı. 12 Haziran brifingine ise, Yargıtay'ın bütün hâkimleri iştirak etti.
Brifinglerde, Refahyol iktidarı açıktan açığa suçlanıyor, irtica tehlikesinin PKK'nın önüne geçtiği belirtiliyordu:
"...1996 Haziran ayında, bugünkü koalisyon hükûmetinin oluşturulmasını müteakip, irticai kesimin siyasal İslâm'ı gerçekleştirme yolunda başta teşkilatlanma ve kadrolaşma olmak üzere, tüm alanlarda yoğun bir faaliyete giriştiği görülmüştür. Laikliğe aykırı söz ve davranışları ile tanınan bazı tarikat liderlerine, devrim yasalarına aykırı kıyafetleriyle geldikleri Başbakanlık Konutu'nda yemek verilerek, bu çeşit kişilerin devlet katında itibar gördükleri kanıtlanmaya çalışılmış, siyasal İslâm taraftarlarına olumlu mesaj verilmiştir. Okullarda, öğrencilerin, irticanın simgesi haline dönüşen türban ile bulunmaları, laiklik ilkesine aykırı olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla belgelenmesine rağmen, teşvik edilmiş, bunun anayasal bir hak olduğu iddia edilerek halk kışkırtılmıştır. 28 Şubat 1997'de, MGK'ca alınan kararlar doğrultusunda, hiçbir gelişme olmamış, İslâmi kesim, her alanda cephe oluşturarak, bu kararları uygulatmamak için dayanışma içine girmiştir." Bu ve buna benzer uyarıların yapıldığı brifinge karşı, acaba Oktay Ekşi, anayasanın 138'inci maddesinde yer alan hükmü
(hiçbir makam, merci veya kişi, mahkemelere ve hâkimlere talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz) hatırlatma gereğini duymuş muydu? Arşive baktım, bugün Avrupa'dan gelen uyarılara sert tepki verenlerin makalelerinde, böyle bir hassasiyet göremedim.
Gözümden mi kaçtı dersiniz...
Yayın tarihi: 19 Nisan 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/19//haber,EDAC2B33A98943C4B54BB2B7D7B7C3D7.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.