2000'li yıllarda Türkiye piyasaları büyük oranda ve giderek artan biçimde küresel piyasaların yörüngesine girdi. Dünya nereye giderse Türkiye de peşinden hareket etti. Bu hem piyasalarında yabancı portföy yatırımcılarının ağırlıklı hale gelmesinden hem de ekonomisini daha çok yabancı sermaye ve dışa açmasından kaynaklanıyor.
Finansal piyasalardaki dalgalanmalarda eğilim belirgindi. Sadece 2006 yılı dalgalanmasında, Merkez Bankası Başkanı'nın atanamaması ve yükselmekte olan enflasyon nedeniyle Türkiye piyasaları daha kötü performe etti. İstanbul Borsası dünyanın en çok düşen borsası, YTL en çok değer kaybeden parası ve faizi en çok artan ülke Türkiye oldu.
2007'de ABD'den başlayan küresel kredi krizi sırasında en azından 2008 başına kadar Türkiye piyasaları negatif seyirde öncü değildi. Diğer piyasalarla birlikte hareket ediyordu. Ama yeni yıldan itibaren Türkiye piyasalarıyla Brezilya ve Rusya arasında belirgin performans farkı ortaya çıktı. Türkiye negatif yönde bu iki ülkeden ayrışıyordu. Ana neden de Türkiye'nin cari açığının yüksek olması ve dış fonlara olan bağımlılık yanında Brezilya ve Rusya'nın emtia ihracatçısı ülkeler olmasıydı.
14 Mart sonrası
Bu negatif ayrışma 14 Mart'tan bu yana daha da hızlandı. Bu tarihte iktidar partisi hakkında Cumhuriyet Başsavcısı kapatma ve siyaset yasağı istemli dava açtı. Açılan dava bizzat iktidar partisi olunca bir yandan siyasi belirsizlik diğer yandan ekonomik icraatlarda yavaşlama ihtimali ortaya çıktı. Türkiye piyasaları düşerken daha hızlı, yükselirken daha yavaş hareket etmeye başladı. Sonuçta da performans yönüyle tüm piyasaların baktığı ABD piyasaları ile arasında önemli farklar meydana geldi.
Çift yönlü baskıYukarıda yer alan tablodan da izlenebileceği gibi, en büyük fark hisse senedi borsasında. Türkiye Borsası 14 Mart'taki kapanışa göre 25 Mart sonunda yüzde 10'a dayanan bir düşüş yaşadı. Dolar bazlı İMKB Endeksi 3.47'den 3.31 sente inerek yüzde 4.61 değer kaybetti. Aynı dönemde Dow Jones yüzde 4.68, S&P500 Endeksi yüzde 5.20 arttı. Fark yüzde 9.03 ve yüzde 9.32'ye vardı.
Yine 25 Mart itibarıyla dolar ve Euro'nun artışı yüzde 1'in üzerinde, faizde ise yüzde 0.43 düzeyinde oldu. Dün özellikle dövize gelen taleple kurlar sıçradı. Ama borsa kapanışlarından dolayı önceki günü baz aldık. Yani siyasi belirsizlik finansal piyasaları etkilemiş. Dış darbeye bir de iç baskı eklenmiş.
Kim bozduysa düzeltsinBöyle bir ortamda TÜSİAD'ın rejim krizi uyarısı yaparak endişesini dile getirmesi, diğer sivil toplum kuruluşlarının TOBB çatısı altında dün sağduyu çağrısı yapmasının, toplum ve siyasi hayat dışında ekonomik bir anlamı da var.
Gergin bir siyasi ortamdan, huzursuz bir atmosferden ekonomi ve piyasalar negatif etkileniyor. Tüketim, yatırım, risk alma, borç altına girme isteği azalıyor. Alış veriş düşüyor. Çarkların dönmesi ağırlaşıyor. Kim, nasıl ve ne oranda bozduysa ortamı düzeltmek de sırasıyla onlara düşüyor. Ama kayıplar herkesin.
Sonuç
"Arı kızdıranı ısırır." Türk Atasözü
Yayın tarihi: 27 Mart 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/27//yildirim.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.