'Seyrimizi' belirleyen filmler

Seyir keyfiyatımızı yeniden tanımlayan, sadece 'belgesel' deyip, geçemeyeceğimiz filmler, 5 Nisan'da başlayacak '27. İstanbul Uluslararası Film Festivali'nde önemli bir yer buluyor.

Bugüne ışık tutuyor
Dolayısıyla bugünlerde festivalle ilgili liste isteyenlere aklıma ilk etapta bu filmler geliyor. En basitinden, içinde yaşadığımız bu çalkantılı günlere bir nevi ayna tutuyorlar. Bugünümüz dünden bağımsız olamayacağına göre, korkutma ve sindirme, olmadı 'yaşamı tamamen yok etme' alışkanlığının insanlık dışı eylemlerini bize hatırlatıyorlar. Sinema gibi üçüncü el bir tanıklıktan söz ediyorsak da bu elbet hiç kolay değil! Bolivya'dan gelen 'PVC1' mesela, bir çete baskını kurbanı olan kadının boynuna takılan saatli bombayla yaşadığı dehşet dolu anların peşine düşüyor. 'Santa Fe Sokağı' adlı belgesel ise 1974 yılının Şili'sine dönüyor ve Santiago varoşlarındaki bu sokaktaki kanlı baskın üzerinden kanlı diktatörlük yıllarını hatırlatıyor. Pinochet'nin diktatörlüğüne karşı direnişin başı olan kocası Miguel Enriquez'in çarpışmada öldürülmesinden sonra olay yerinden canını zor kurtaran altı aylık hamile Carmen Castillo geçmişle hesaplaşmak, için bizzat kamerasını almış o günlere dönmüş.

İlahi bir çelişki...
Bu arada geçen yılın en çok konuşulan filmlerinden 'Terörün Avukatı'nı anmadan geçmeyelim. Belgesel, terörist ile kurtuluş savaşçısı arasındaki ilahi çelişkiyi, ünlü Fransız ceza avukatı Jacques Verges üzerinden masaya yatırıyor. Yer yer trajikomik bir seyirlik olan 'Savaş Provası' ise bir çeşit oyun misali savaşa gitmeden önce ABD'de kurulan Irak simülasyonu içinde eğitim gören askerleri anlatıyor. 'Hadisa İçin Savaş' adlı yapımda İngiliz belgeselci Nick Broomfield, Hadisa'ya yerleştirilen bomba sonucu ölen subayların intikamını almak için, aralarında kadınların da yer aldığı 21 Iraklı sivili öldüren Amerikalı askerlerin katliamını anlatıyor.