Bu hafta sette neşemizi bulmamıza sebep olan palavra haberi okumuşsunuzdur: "
Avrupa Yakası'nda, Tanrıverdi'nin arkasında asılı olan Şebnem Ferah posterinin dekolte bölümü kâğıtlarla kapatılarak sansürlendi!" Haberi kafadan uyduran üstün zekâlı cingöz, ya hiç
Avrupa Yakası'nı seyretmiyor ya da "Karşı grubun dizisine şöyle veya böyle zarar verirsem aferin alırım," gibi bir yanılgı içinde... "Tanrıverdi'nin çay ocağını biraz renklendirelim, dekor biraz daha gerçekçi, yaşayan bir biçim alsın, mesela yaptığı besteleri asalım, eline gitar verelim arada tıngırdatsın," şeklindeki konuşmalarımız sonrasında sanat grubu, duvara notalar asmış. Yoksa Şebnem Ferah'ın o posterdeki kıyafeti bize göre dekolte bile sayılmaz.
Avrupa Yakası karakterlerinin giyimi, yıllardır bazı kesimlerin küfür mail'leri yağdıracağı biçimdedir. Bunu bir övgü veya eleştiri olarak söylemiyorum. Öyledir, çünkü hikâye Nişantaşı'nda yaşayan, moda dergisinde çalışan kadınların arasında geçmektedir. Dolayısıyla modern ve şık, zaman zaman iddialı kıyafetler söz konusudur. Dizi Fatih'te geçseydi, farklı kostümlerimiz olurdu. Fatoş karakteri seksidir, cilvelidir, dekolte giyer, Makbule öyle değildir, dolayısıyle 'kostümlerinde' dekolte ve mini kullanmayız. Beni üç aşağı beş yukarı tanıyanlar, bu tip herhangi bir sansür veya baskı söz konusu olduğunda nasıl ve ne büyüklükte bir tepki vereceğimi gayet iyi bilirler. Aynı tepkiyi "Şu karakteri daha açık saçık giydir de erkek izleyici çoğalsın," diyene de gösteririm. Hikâyede, karakterde, konuda ne lazımsa o yapılır, daha azı, daha fazlası değil. Bu köşeyi bu salak haberle harcayacağımı düşünmeyin. Konu, son zamanlarda tek derdimizin kıyafetler olması... Bir iki ay önce Mars'ta çekilmiş 'uzaylı' görüntüleri ortaya çıktı.
ÇIPLAK MARSLI
Muhtemelen gezegendeki kaya oluşumlarından biriydi. Benim dikkatimi çeken, bizdeki haberlerin çoğunda, görüntünün "Çıplak Marslı!" şeklinde yer almasıydı. Sanki görüntülerin göz yanılması olup olmaması, değilse ilk kez bir uzaylının fotoğrafıyla karşılaşmamızdan daha önemli olan, Marslı'nın 'çıplak' olmasıymış gibi... Marslı, bir takım elbise, lateks tulum, çizgili pijama giyiyor gibi gözükseydi, eminim daha uzun konuşacaktık onun hakkında... Artık kafalarımızın nasıl çalıştığına bir örnek! Türbanlı, çarşaflı, başörtülü, geleneksel örtülü, çene altından bağlayan, çene yanından bağlayan, siyasi simge olarak takan, üşüdüğü için takan, koca baskısından takan, takmayan, takana takan, takmayana gıcık kapan, blucin giyen, dekolte giyen, başını kapatmayan "Ama yani dekolteye de karşı olan,", "Dizide mini giydiren,", "Dizideki dekolte posteri galiba sansürleyen," gruplarız artık. Herkes birbirine kıl. Her gün bir devlet büyüğünün kadın giysileri konusunda 'veciz' bir sözü yayımlanıyor! Başbakan "Biz sizin gazete eklerindeki çıplak kadın fotoğraflarınıza bir şey diyor muyuz?" şeklinde cümleler kullandı kısa süre önce... Ve zannederim 'çıplak' sıfatıyla tanımladığı fotoğraflar, dekolte giyimli veya bikinili kadın fotoğrafları... Çünkü hepimiz gayet iyi biliyoruz ki, bu eklerde çıplak fotoğraf yayımlanmaz. Eeee? "Bir şey dememesi," alkışlanacak bir durum mudur? Başbakanın gösterdiği bir müsamaha mıdır? Nedir yani? Başbakanı dekolte fotoğraflar kişisel olarak rahatsız edebilir, bu fotoğrafları, böyle giyinenleri için için ahlaksız bile bulabilir ama bu konuda Türkiye Cumhuriyeti kanunları dışında ağzını bile açamaz. Devlet ve devlet adına çalışanlar, vatandaşları türbanlı, bikinili, minili, başörtülü, dekolteli, ahlaklı, günâhkar, inançlı diye ayıramaz. Vergisini verenvermeyen, suç işlemiş-işlememiş diye ayırabilir ancak. Bir eylem kanuniyse kanuni, değilse değildir. Gerisi devleti ilgilendirmemelidir. Biz buna laiklik diyoruz, hukuk devleti diyoruz. Bikini giymek suç mudur? Değildir. Bikinili fotoğraf yayımlamanın cezası var mıdır? Yoktur. Eğer laik bir Cumhuriyetin başbakanıysanız, türban takanla bikini giyen arasında tercih yapamaz, herhangi bir tarafı kayıramazsınız. Herkese aynı derecede saygı ve nezaketle yaklaşmak zorundasınızdır. Özellikle de bu memlekette bikiniyle denize giren milyonlarca kadın varken... Ve onlar çıplak Marslılar değil, bu ülkenin vatandaşlarıyken...
Birkaç gün önce, bu sefer Cüneyd Zapsu konuya 'değindi': "Türbanlı bir kadına 'Türbanını çıkar,' demekle sokaktaki kadına 'Donunu çıkar,' demek aynıdır." Böyle 'zarif bir teşbih' karşısında söyleyecek kelime bulamıyorum. Şöyle yapalım mı? Bir süre modacılar dışında kimse, ama kimse giysi ve aksesuarlardan bahsetmesin. Zira Türkiye'nin büyük çoğunluğuna mensup, 'Sünni Müslüman bir Türk' olan ben bile tedirgin olmaya başladım. Kendini daha farklı tanımlayanların durumunu düşünemiyorum!
Yayın tarihi: 9 Mart 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/09/pz/birsel.html
Tüm hakları saklıdır.