Türkiye'nin güzellik kriteri
Deniz Akkaya güzelliğin ölçüsü olarak, 1929'da ilk güzellik kraliçesi seçilen Feriha Tevfik Hanım'ın izinden yürüyor. Her şeyin gösteriye ve magazine dönüştüğü bir dünyada o, 'siyaset aşırı' bir yıldız..
Hikâyenin başlangıcında, 1977 yılında dünyaya gelen bir kız çocuğu söz konusu. Denizci baba ve ev hanımı annenin ikinci kızları Deniz Akkaya'nın öyküsü, bizi ancak 90'lı yıllarda Best Model of Turkey yarışmasının birincisi olduktan sonra alakadar ediyor... Lisenin uzun boylu 'silik' kızı, İstanbul Üniversitesi Amerikan Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü kazandıktan sonra başladığı mankenlikte bu unvanla hızlı yol aldı. Artık defilelerin, Vakko, Beymen gibi büyük markaların aranan mankeniydi... Ve giderek güzelliğin memleketteki ölçüsü oluverdi. Elbette onun hikâyesi, yarım asır önce Türkiye'de güzelliğin ilk ölçüsü sayılabilecek Balıkhane Nazırı Tevfik Bey'in torunu Feriha Tevfik Hanım'dan farklı olacaktı... Yunus Nadi'nin Cumhuriyet gazetesi, bir yandan Kadınlar Birliği'nin başında "kadınlara seçimlere katılma ve seçilme hakkı" için çatır çatır mücadele eden Nezihe Muhittin Hanım'la "Mecliste moda tartışılır fena mı?" mealindeki yazılarla dalga geçerken, öte yandan kadınlara yerlerini gösterircesine 1929 yılında Türkiye'nin ilk güzellik yarışmasını düzenleyecekti. 14 yaşındaki Feriha Tevfik Hanım, birinci seçildiği bu yarışmadan sonra o günlerde muhtar bile seçilemeyen Türk kadınını temsil için şansını Amerika'da aradı. Dereceye giremedi ama Hollywood'dan bolca teklif aldığı rivayet edildi...
GÖSTERİNİN YILDIZI
Cumhuriyet gazetesi kadının siyasetle, hele mebus seçilmeyle falan uğraşmasına fena halde karşıydı... O yüzden de güzellik yarışmalarını sürdürdü. 1930'da Mübeccel Namık Hanım, ertesi yıl da Naşide Saffet Hanım Türkiye Güzeli seçildi ancak hiçbiri yurtdışında başarılı olamadı... Kadınların siyasi hakları için mücadeleleri çetin geçmekte ama meclisin 'Madem öyle, o zaman askerlik de yapın' itirazlarıyla bir türlü sonuca varamamaktaydı. Ancak 1932 yılının güzeli Keriman Halis Hanım, Belçika'da yapılan yarışmada Dünya Güzeli seçildi... Elbette bu seçimde, Türkiye'deki inhisarları' işletmek için vekillerle, özellikle de Yunus Nadi ile tatlı ortaklıklar yapan Belçikalı müteşebbislerin' desteği vardı... Keriman Halis'in büyük bir coşkuyla karşılandığı günlerde Nezihe Muhittin Hanım da Kadınlar Birliği'nin "500 lirasını zimmetine geçirdiği" gerekçesiyle apar topar görevinden alınacak, 1935'te kadınlar seçme ve seçilme hakkını aldıktan sonra, Kadınlar Birliği de kendini fesh edecekti... Deniz Akkaya'nın öyküsüne geri dönecek olursak; kadınların seçme hakkını kazandığı bir dönemde "Neden kadın milletvekili yok?" tartışmalarının arasında, Balıkhane Nazırı'nın güzeller güzeli torununun izinde olaylar birbirini izledi... Siyasetin iyiden iyiye medya tarafından biçimlenen bir 'gösteriye' dönüştüğü, CHP Genel Başkanı'nın parti kongresine Ricky Martin gibi indiği zamanlarda Deniz Akkaya gösteride tartışmasız bir yıldızdı... Ancak tıpkı Anayasa ya da uyum yasaları gibi, güzelliğinde estetik operasyonların bir hayli rolü vardı.
GAZETECİLİĞE SOYUNDU
Gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlarda ortaya çıkan 'zekâ pırıltıları' herkes tarafından kapışıldı. Popüler kültür ile komünizm ilişkisine "Komünist olmak o kadar kolay mı..." cevabını verdi. Diğer taraftan "İnsanlar niye yaşarlar; daha çok para, daha çok mevki için... Eşit şartlarda yaşamanın bir anlamı olmaz," dedi. Gazetecilerin dört yıl arayla sorduğu "Bu aralar ne okuyorsunuz?" sorusuna aynı cevabı verdi: "Adolf Hitler'in Kavgam'ı"... Duayen gazeteci Mehmet Barlas ile yaptığı televizyon programında hiç fena değildi. Sadece program yapmakla kalmadı. Hem dizilerin hem de sinema filmlerinin aranan ismiydi. Yılmaz Erdoğan'ın Türk sinemasında dönüm noktası sayılan Vizontele Tuuba'sında güzelliği nedeniyle sahnelenen deniz kızını oynadı. Gazeteciliğe de soyundu; Milliyet gazetesi için Hollywood yıldızlarıyla 'röportajlar' yaptı. Val Kilmer'la yaptığı röportajda Kilmer'ın tarihi eser kaçakçılığından yargılanan Ayşegül Nadir'den bahsederek "Ondan çok güzel Roma eserleri aldım," demesini atladığı için çok eleştirildi. Bir dönem Hollywood yıldızı olmak için yola çıktı. Üçüncü sınıf bir filmin tecavüz sahnesiyle geri döndü. Reklam yıldızlığını da unutmamak lazım. Deniz Akkaya yaşadığı aşklarla ve skandallarla ününe ün kattı. Gece hayatının ünlü playboylarıyla, özellikle de Beykoz'da 'orman yağması' ile suçlanan Erdal Acar ile yaşadığı ilişki çok konuşuldu. Komedyenler ve kendisi gibi televizyon dünyasının ünlü isimleri vardı sevgilileri arasında. Erdal Acar, Okan Bayülgen, Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Yavuz Bingöl, Murat Aslan, Alican Ulusoy, Ali Dinçer, Engin Yakut, Teoman gibi nice ismin yer aldığı uzun bir liste ile anıldı. Tamer Karadağlı ile yataklı trenle Ankara'ya gitmesi dedikodulara 'fantezi' boyutunun da eklenmesini sağladı.
ŞİDDET MAĞDURU
Skandallarda ise genellikle mağdurdu; sevgilisi Murat Aslan'dan eve geç geldiği için dayak yediğini açıklaması yargıya taşındı. Erdal Acar bu tartışmalara "Ben de dövdüm," açıklamasıyla katıldı. Akkaya bundan önceki beraberliklerinde de şiddete maruz kaldığını anlatırken sadece mağdur bir kadındı ama bu da 'televole' kültürünün yarattığı türbülansta önemsenmedi. Bir işadamının bir gecelik aşk karşılığı ona 300 bin dolar teklif ettiğini söylemesiyle bir olay daha patladı. Dönemin İstanbul Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yıldırım bu sözleri bir 'orta gibi' değerlendirip, "İşadamı değerinden fazlasını vermez," diye topa girince, olay bol sıfırlı bir tazminat davası olarak yargıya ve bilirkişiye taşındı. The Cure grubunun İstanbul konserinde elindeki bira bardaklarını seyircilerin üzerine attı. Akkaya dönemin ruhunu da okumayı bildi. Kadir Gecesi, yedi türbeyi ziyaret etti. Akkaya'yı bir türbede görme şaşkınlığını üzerinden atamayan magazincilere "Hacca gitmek istiyorum," diyordu. Zaten magazin programlarında sevgililerinden bahsedilmediği anlarda parçaladığı Land Rover cipler ve alkollü araç kullanırken yakalandığında çıkardığı olaylar konu ediliyordu. Neyse ki ehliyetine el kondu ve bu haberlerin de arkası kesildi.
DÜŞE KALKA YÜRÜYOR
Tüm bunların sonucunda Akkaya, bir süre sonra da mankenlik üstü bir konuma ulaştı. Artık her defileye çıkmıyordu ve tarifesi en yüksek mankenlerden biriydi. Hemen her altı ayda bir tekrarlanan "Herkes kendine mankenim diyor, oysa çoğunun ne iş yaptığı belli değil," polemiğine o da katıldı. Televizyon dünyasında ise bir tek spor programı yapmadığı kalmıştı. Ona da başladı. Sanem Altan ve Çağla Kubat ile birlikte her hafta futbol dünyasından bir ünlüyü konuk ediyor. Deniz Akkaya estetik operasyonlarına rağmen, Türkiye'nin güzellik kriterlerinden biri olmayı sürdürüyor. Bunda sadece güzelliğinin değil, parti liderlerinin bile kendisini bir parçası hissettiği 'gösteri' dünyasında, siyaset üstü olmasa bile 'siyaset aşırı' bir yıldız olmasının payı var. Hem Nezihe Muhittin Hanım'dan 8 Mart'larda bile kimsenin söz etmediği bir dünyada, muhtar olamasa bile dünya güzeli olmak için yola çıkan Feriha Tevfik Hanım'ın açtığı yolda, düşe kalka yürümeye devam ediyor.
Yayın tarihi: 9 Mart 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/09/pz/haber,B7D2B2519B1F42F5AD0BC37979770020.html
Tüm hakları saklıdır.