Büfelerin en gösterişli yerlerinde sergilenmeye başlayan, portakal suyunu tahtından indiren nar, altın çağını yaşıyor. Bu yükselişte sağlığa olan yararlarının gündeme getirilmesinin payı büyük..
Yıllar önce bir grup yeme içme meraklısı arkadaşımla Maraş'a gidiyorduk. Adana'da uçaktan inip bir minibüse geçtik ve çevreyi daha iyi görebilmek için, biraz daha uzun sürse de otoyol yerine karayolunu tercih ettik. Yolu yarıladığımızda, dağlık bir yerde ihtiyaç molası verdik. Durduğumuz salaş lokantadan içeri giren, bir daha dışarı çıkmıyordu. Ne olup bittiğine bakmak için arkalarından gittim. Herkes pide fırınının tezgâhı etrafında toplanmıştı. Fırında yumuşacık pişirilmiş, sıcak sıcak üzerine nar ekşisi ve mis gibi sızma zeytinyağı gezdirilmiş soğanları, taptaze köy ekmeği eşliğinde atıştırıyorlardı. Hemen onlara katıldım. Oysa bir saat sonra Maraş'ta bizi bir ziyafet bekliyordu. Hiçbirimiz bu çok basit, ama olağanüstü lezzetli soğan salatasına direnemedik. Yarım saat içinde, ayaküstü kaç tabak közlenmiş soğan salatasını silip süpürdüğümüzü sayamadım. Nar ekşisi, işte böyle bir malzeme. İçine katıldığı yemeklere, salatalara sınıf atlatıyor; hatta insana az sonra oturacağı ziyafet sofrasını bile unutturuyor. Onu, İtalya'nın dünyaca ünlü balzamik sirkesine bile değişmem. Batı dünyasında da giderek tanınmaya başlıyor nar ekşisi... Bir süre önce ona gönül vermiş bir Alman, internette bir yazı yayımlamıştı. Yazıda, Almanya'da yanlışlıkla 'nar sirkesi' diye anıldığından söz ediyor, oysa nar ekşisinin kesinlikle 'sirke' kategorisine giremeyeceğini, bunun çevirmeye kalkışılmadan Türkçe 'nar ekşisi' adıyla anılması gerektiğini belirtiyordu. O da nar ekşisinin başka hiçbir sosa benzemediğini fark etmişti ve onu balzamik sirkeden de üstün tuttuğunu söylüyordu. Yazıyı okuduğumda, bu ağzının tadını bilen Almanı kucaklamak geldi içimden...
EKŞİ NAR AĞACI KESİLMESİN
Nar ekşisi, ekşi nardan yapılıyor. Ekşi nar o kadar ekşi ki, yenmesi mümkün değil, sadece nar ekşisi yapmaya yarıyor. Bu nedenle de bahçesinde ekşi nar yetişen birçok kişi, ne yapacağını bilemedikleri için onu kesip yerine başka bir ağaç dikiyor. Oysa nar ekşisi yapmayı öğrenseler, o ağaca gözleri gibi bakarlar. Buna karşılık tatlı nar, hızla yükselişte. Bulabildiğim istatistikler, ülkemizde nar üretiminin 2000'den bu yana iki katına çıktığını gösteriyor. Son açıklanan enflasyon rakamlarına göre bir yıl içinde fiyatı en çok artan ürünlerin arasında nar da var. Bu durum, bu meyveye hızla artan talebin sonucu. Çocukluğumun o küçük, tanelerinin içinde lezzetli suyundan çok odunsu çekirdeklerin yer aldığı albenisiz narları, yerini ufak birer kavun büyüklüğünde, gözü okşayan parlak kırmızı rengiyle daha uzaktan insanın ağzını sulandıran meyvelere bıraktı. Eskiden manav tezgâhlarında günlerce müşteri bekleyen narlar, bugün büfelerin en gösterişli köşelerinde sergileniyor, insanlar portakal suyundan çok nar suyunu tercih ediyor. Kuşkusuz narın bu büyük yükselişinin ardında sağlığa olan yararının gündeme getirilmesinin payı var. Uzmanların göklere çıkardıkları nar her derde devaymış meğer. İçerdiği antioksidanlar sayesinde bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor, kolesterol ve şekeri dengeliyor, kalp sağlığını koruyor, kanser hücrelerinin gelişmesini önlüyormuş. Daha da ötesi, nar suyu cilt kanserine ve erkeklerde prostat kanserine koruyucu etki yapıyor, damar tıkanıklıklarını geriletiyor, tansiyon düşürüyormuş. Bu listeyi daha da uzatmak mümkün. Ancak sağlığa ilişkin hiçbir yararı olmasa bile, sadece o hafif tanenli, zarif lezzeti, çok hoş rengi, susuzluğu bir anda gidermesi gibi özellikleri bana yeter de artar bile. Tam bir cennet meyvesi nar. Sadece benim görüşüm değil bu; Kutsal Kitaplara göre de öyle. Havva'nın Adem'e yedirdiği yasak Bilgelik Ağacı meyvesinin nar olduğu söyleniyor. Kuran'da da Enam ve Rahman surelerinde yer alan bu meyve için 'eşsiz nar' tanımı kullanılıyor.
4 BİN YILLIK GEÇMİŞİ VAR
Nar, en eski tek tanrılı din olan Musevilik'ten önce de 'Altın Hilal' olarak adlandırılan Güneydoğu Anadolu ve Mezopotamya'yı kapsayan bölgede tadına varılan bir meyve. Mısır'da 4 bin yıl önce bile nar tarımı yapıldığı biliniyor. Nar üzerine sayısız efsane var. Onun çok sayıda taneleri, her zaman gücün ve bereketin sembolü olmuş. Ağzının tadını bilen uluslar, onu çağlar boyu değerlendirmişler. Buzlu nar şerbetini eski Mısırlılar bulmuş. Bugün ise 'Grenadin' olarak adlandırılan nar şurubu Tekila Sunrise kokteyline nefis tat ve renk veriyor; Kaliforniya'nın Rimon şarabevi, nardan çok hoş bir tatlı şarap üretiyor. Nar suyu lezzetinde bir de nar likörü var. Ve nihayet sıcak yaz akşamları barlarımızda tüketilen içkiler arasında en sevileni votka-nar suyu karışımı... Narı içkiyle karıştırmak istemeyenlerin uygulayabilecekleri en kolay yöntem ise narı, kabuğunu zedelemeden avuçların içinde iyice yumuşatmak, sonra küçük bir delik açarak içeri bir pipet sokmak. Yoğura yoğura narın yüzde 40'ını oluşturan o nefis suyunu yudumlayabilmek mümkün. Gül sevenlerin dikenine katlandıkları gibi, narın tadına gönül verenler de çekirdeklerini seve seve görmezden geliyorlar. Gerçi tarım uzmanları, çekirdeksiz nar yetiştirmeyi başarmışlar. Ancak bu pek rağbet bulmuyor. Buna karşılık son zamanlarda yediğim narlar, eskisine göre çok daha yumuşak çekirdekli. Yine de favorim taze sıkılmış nar suyu. İyi ki narın çok sağlıklı bir meyve olduğu ortaya çıkarıldı. O sayede en kaliteli narları bu ayda bile bol bol bulabiliyor, ister meyvesini yiyor, istersek doya doya suyunu içebiliyoruz.
Yayın tarihi: 9 Mart 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/09/pz/haber,1E9C83651809448E8D3F76C35DDCCBD1.html
Tüm hakları saklıdır.