İnsanı tesadüfün böylesi dedirtecek şekilde gelişti olaylar. Geçen hafta boyunca dış politikayı izleyenler AB zirvesinden çıkan metinde "katılım" ve "üyelik" sözcüklerinin geçip geçmeyeceğine takıldılar. Fransa'nın manevrası büyük ölçüde başarılı oldu. Türkiye'nin AB içindeki destekçileri ya uğraşmak istemediklerinden ya da
AKP hükümetine mesaj vermek istediklerinden durumu kurtaracak bir formülle yetindiler.
Hükümetin, aksine söylemleri bir yana, AB meselesini kendi
kafasındaki bir vadeye göre arka plana attığı anlaşıldı. Türkiye kamuoyu demokratikleşme ve hukuk devleti olma gayretlerinin kesilmesinin maliyetini anlamadığından ya da umursamadığından, gelişmeleri omuzlarını silkerek karşıladı.
Türkiye AB ilişkilerinin iyice bozulduğunun ortaya çıktığı zirvenin üzerinden 48 saat geçmeden silahlı kuvvetler PKK'ya karşı bir hava harekatı gerçekleştirdi. Bu harekat Türkiye'nin diğer batılı partneri ABD'nin desteğiyle ve yardımıyla yapıldı. Bunu tam kapsamı henüz belli olmayan bir kara harekatı izledi. Bu harekatla birlikte TürkAmerikan ilişkilerinde 1 Mart tezkeresinden beri süren kriz ortamı
sona erme yoluna girdi. Uluslararası ilişkilerin ve bölgedeki gerçeklerin mantığı da bunu gerektiriyordu.
5 Kasım Erdoğan-Bush zirvesiyle birlikte bu ilişkilerde yeni bir dönemin başladığını söylemek mümkün. Bu durumda herhangi bir kanıta veya ciddi bir analize dayanmadan
ABD'nin Irak Kürtleri'nin bağımsızlığını mutlaka istediğini iddia edenlerin yanıldığı da ortaya çıktı. Salı günü Irak anayasasına göre 2007 yılında yapılması gereken Kerkük referandumu altı aylığına ertelendi. Üstelik Amerikan Dışişleri Bakanının Kerkük'ü ziyaret ettiği gün.
Operasyonun asıl niteliği siyasi Tüm bu gelişmelerin Irak Kürtleri açısından tatsız olduğuna ve Irak'ın işgalinden beri süren
siyasal güçlerinin azaldığına işaret ettiğine şüphe yok. Ancak Türk Amerikan ilişkilerinin yeni döneminde Irak Kürtleri daha önce olduğu gibi ABD tarafından
kaderlerine de terkedilmeyecektir. Şekillenmekte olan tabloda Türkiye stratejik olarak bir yandan ABD ve İsrail ile diğer yandan muhafazakar Arap devletleriyle ortak bir çizgide buluşacaktır.
Türkiye'nin Batı ile ilişkileri bir kez daha güvenlik ağırlıklı olarak ve ABD üzerinden tanımlanacaktır. Böylesi bir durumun Türkiye'nin demokratikleşmesi ve hukuk devleti özelliklerine kavuşması açısından ne anlama geleceği giderek belirginleşecektir. Biraz da AB'nin tutumuna bağlı olarak.
Silahlı Kuvvetler'in PKK'ya yönelik harekatını farklı düzlemlerde değerlendirmek de mümkün. Askeri bakımdan harekatın başarılı olduğu anlaşılıyor. TSK'nın teknik ve askeri becerisini göstermesi açısından da çevreye ve Türkiye'nin müttefiklerine
güçlü bir mesaj da veriyor. Ancak PKK'ya karşı düzenlenen bu harekatın asıl niteliği siyasidir. Son iki üç aydaki i
ç ve dış gelişmeler ışığında değerlendirilmesi gerekir. Türkiye Kerkük meselesinin ve halledilmesi karşılığında Irak Kürtleri ile düzgün ilişki kuracaktır. ABD Türkiye ve Kürdistan bölgesel yönetimi PKK'ya hayat hakkı tanımayacaktır.
Tam da bu nedenle bu harekatın en can alıcı siyasi hedefi Türkiye'nin içinde olmalıdır. Kürt meselesini insan ve vatandaşlık hakları demokrasi ve
hukuk devleti çerçevesinde çözmeye yönelik bir açılım şarttır. Bu konularda cesur olunması gerekir. Eğer bu fırsat kaçarsa Türkiye sırf ufuksuzluğu nedeniyle kendi geleceğini ipotek altına almış olacaktır.
Herkese iyi bayramlar dilerim...
Yayın tarihi: 20 Aralık 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/20//ozel.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.