Öztürk'ün üzerine çok gittiler

Yolsuzluk iddialarını yakından izleyenlerden biri de eski milletvekillerinden Turan Tüysüz. Konuyu 26 Aralık 2005'te Meclis gündemine getiren Tüysüz, Ahmet Öztürk'ün iddialarında haklı olduğunu savunuyor. Öztürk'ün iddialarının görmezden gelindiğini, yetkisini kullanmasının engellendiğini, üstelik rütbesinin düşürüldüğünü belirten Tüysüz şunları söylüyor: "Öztürk'e bir görev verilmişti, o da görevinin gereği olarak soruşturmayı yaptı ve bir rapor haline getirdi. Ama raporu işleme konmadı, hatta bulduklarını görmezden gelmesi istendi." Müfettiş Ahmet Öztürk'ün işin peşini bırakmadığı için cezalandırıldığını öne süren Tüysüz, zanlıyı da maktulü de tanımıyor. Olayın daha sonra iki kişi arasındaki bir gerginliğe dönüştüğünü ve 'kişiselleştiğini' savunan Tüysüz, "Bu olay iki yıldır sürüyordu ve kimse sesini çıkarmıyordu," diye konuşuyor. Turan Tüysüz, Bakan Unakıtan'ın kendi soru önergesini, olayın emre itaat etmeyen bir müfettişle, onun hakkında gerekli idari işlemleri yapan bir teftiş kurulu başkanı ve genel müdür üçgeninde yaşanan 'kişisel bir olay' şeklinde yanıtladığını da hatırlatıyor. Cinayeti duyduğunda çok şaşırdığını anlatan Tüysüz, "Ahmet Öztürk'ün üzerine çok gittiler ve zannediyorum psikolojisi bu yüzden bozuldu; en sonunda o moralsizlikle gidip cinayeti işledi," diyor. İhya Balak şimdi Seddülbahir köyünde babasının hemen yanı başında bir mezarda yatıyor, Ahmet Öztürk ise Ankara'da bir cezaevi hücresinde. Geride ikisi eş, dördü evlat olmak üzere toplam altı kadın bırakan bir sürecin esas sorumlusu kim? Bunu elbette yargı ortaya çıkaracak ama herkesin merak ettiği bir soru hep sorulacak: Bu olay başka bir ülkede yaşansaydı, sonuç böyle mi olurdu?