Ben küçükken özellikle yabancı dille eğitim yapan okullarda bir pen-friend modası vardı. İngiltere'den, Amerika'dan bir mektup arkadaşı bulursunuz. Amaç, mektup yazarak yabancı dili geliştirmek... Sıcak insanlarız ya, o pen-friend bir süre sonra hayattaki en yakın arkadaşlardan olurdu. Fotoğraflar gönderilir, mektupların içine eğlenceli etiketler, kokulu silgiler, pullar koyulup yollanırdı. Hatta mektup arkadaşı, karşı cinstense mektup aracılığıyla aşklar bile yaşanırdı. Gel zaman git zaman, mektup arkadaşını Türkiye'de misafir edecek kadar samimiyet kurulduğu da olurdu. Sanırım mektup yazan son nesil bizdik! Şimdi cep mesajı ve e-posta var. Artık kısa cümleler kuruyoruz. İtiraf etmeliyim, e-postanın bana hiçbir faydası olmamıştır! Cep telefonu desen, saygı duyarım, MP3 çalarlar hayatımın vazgeçilmezi, faks makinesinin bile başımın üstünde yeri var hâlâ. Ama e-posta icadı zannederim üç-dört kere işime yaradı: Bir sözleşmenin acil elime ulaşması gerektiğinde, her hafta senaryoları yazıp yolladığımda, iletişim kurmak zorunda olduğum, ama telefonda konuşmak istemediğim biriyle bağlantıya geçerken ve... Bak, dördüncüsünü hatırlamıyorum bile! Bunun dışında her gün yarım saatimi çalan, gençliğimi çürüten, üstelik günlük sinir kontenjanımın tamamını dolduran bir icat. Her sabah en az 150-200 e-posta geliyor. Bunların yarısı hayatımda ilgilenmediğim, ilgilenmeyeceğim, ilgileneni de döveceğim alanlarla ilgili, yüklü içerikli haberler! Bilmem nerede çamaşırcı açılmış, falanca sanatçı doğum gününü şurada kutlamış, toptan indirimli yazıcı kartuşu en iyi filanca depoda bulunurmuş, Bursa'dan bir emlakçı, Nazilli'den bir dondurmacı... E-postaların diğer yarısına yakını, dizide oynamak isteyen, senaryosunun acilen çekilmesini isteyen, tavsiye isteyen, torpil isteyen, para isteyen, setin adresini isteyen, bir toplantıda gelip komiklik yapmamı isteyen muhtelif kişilerin talepleriyle dolu. Her gün 20-30 e-posta, seyirci ve okuyucu yorumlarından oluşuyor; hepsi benim için çok değerli, hiçbirine cevap yazmasam da severek okuyorum. Ama bunları seçmek için öbürlerine katlanmak gerekiyor ki, o anlarda yavaş yavaş, derinde bir yerden yaşlandığımı hissediyorum! Günde kaç dakikanızı e-postalarla uğraşmak, cevap yazmak, e-posta silmek, çöp kutusu boşaltmak için harcadığınızı düşünün bir! E-postalar bir süre sonra bünyede şişme yapıyor, insan kendini o çöp kutusu gibi hissetmeye başlıyor! Amerika'da buna çare bulmak ve mesai kaybını önlemek için 'e-postasız cuma' diye bir uygulama başlatılmış. Özellikle bilgisayar ve teknoloji sektörünün yoğun olduğu Silikon Vadisi'nde, cuma günleri e-posta, MSN filan kullanılmıyor! Alınan e-postalar okunmadan siliniyor! İletişim yüz yüze veya telefonla kuruluyor. İletişim danışmanları, psikologlar, artık e-posta kullanıcılarının ruh sağlıklarını korumaları için öğütler vermeye başlamış: "İşten kaçmak için bahane olarak e-postalarla oyalanmayın, sadece en önemli e-postaları cevaplayın, gerekmeyenleri hemen silin,", "Posta kutunuzu sık kontrol etmeyin," gibi... Benim hedefim o e-postasız cumayı bütün haftaya yaymak! Dolayısıyla, içeriği yazılar veya dizi hakkında yorum, tebrik, eleştiri değilse, acil, önemli, hatta hayat memat meselesi olmadıkça bana e-posta yollamazsanız, minnettar kalırım efendim!
Meraklısına not:
Geçtiğimiz hafta birkaç gazetede "
Avrupa Yakası bitiyor!" başlıklı bir haber çıktı. Binnur Kaya'nın Şahika olarak finalinde podyuma çıktığı Yıldırım Mayruk defilesinde, gazetecilerin yoğun olduğu bir an "90 dakika sitcom yapmak çok zor, yoruldum. Diziyi haziran ayı sonunda bitirmeyi düşünüyorum," dediğim yazıldı. Aynen böyle demiştim! Ama şöyle devam etmiştim: "Ama üç sezondur her yıl böyle diyoruz, sonra işler değişiyor. Daha sezon sonuna 30 bölüm var, henüz hiçbir şey belli değil. Bakacağız." Bunu yazmamın sebebi
atv'ye ve bizlere gelen canhıraş seyirci e-postaları (ki bunlar bizim için önemli e-postalardandı). Yüzlerce imza toplayan okullar, iş yerleri, sosyal kulüpler, kendilerini setin kapısına zincirleyeceklerini ifade eden gruplar ve maalesef bizi intihar etmekle tehdit eden bir iki genç arkadaşımız. İlgi ve sevgiye teşekkür ederiz, ama abartılı tepkilere gerçekten gerek yok, sonuçta bu bir televizyon dizisi. Ayrıca mayıs ayına kadar bu sezon sonu bitip bitmeyeceği de belli değil. Sevgiler!
Yayın tarihi: 25 Kasım 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/25/pz/birsel.html
Tüm hakları saklıdır.