Son haftalarda aniden yoğunlaşan tartışmalar en azından bir anlama geliyor. Tüm engelleyici unsurlara rağmen Türkiye, yıllardır hatta onyıllardır üzerinde düşünmek istemediği sorunlarla yüzleşmek zoruda olduğunu anladı. Daha doğrusu yeterince yetkili nelerin süremeyeceğinin farkına vardı. Bu konulardaki tartışmalarda genelde yalnız kalan ve yerleşik kalıpların dışında düşünenlerin haklılığı geç de olsa teslim edilmeye başlandı.
Gelişmelere kuşbakışı bakıldığında ortaya kalın hatlarla bir tablo çıkıyor.
ABD ve Türkiye arasında nihayet bir tavır birliğine varılmasıyla PKK'ya yönelik etraflı bir hamle yapılacak. Önümüzdeki hafta
sınırlı, Irak Kürtlerine zarar vermeyecek ve hatta ABD'nin katkısıyla gerçekleşecek bir
operasyon yapılması ihtimali güçleniyor. En azından Türkiye'deki öfkeli havayı yumuşatması beklenen bu harekâtın ardından Kuzey Iraklı Kürtlerle farklı bir ilişki kurma yönünde açılımlar da yapılabilir.
Amerika sonunda anladı Çoktandır ABD'nin istediği bu türden bir uzlaşma noktasına varılması için bugün koşullar yerine gelmiş durumda. Kerkük konusunda Irak Kürtleri dile getirmeseler bile
geri adım atmak zorunda kaldı. Amerikan yönetimi bu kentin Kürtlerin eline geçmesinin kendi işine gelmeyeceğini de kestirmiş durumda. Iraklı Arapların ve İranlıların da bu konuda giderek keskinleşen bir duruşları var. Meseleye böyle bakıldığında Iraklı Kürtlerin giderek Türkiye ile
daha barışık bir ilişki kurmanın çıkarlarına daha uygun olduğunu gördüğü söylenebilir.
Türkiye'ye yönelik sert çıkışların, Ankara'nın Irak'taki Kürt siyasi oluşumuna olumsuz bakmasından da kaynaklandığı bir vakıaydı. ABD ile yapılan görüşmeler ertesinde Kürt tarafı,
Türkiye'yi taciz edecek söylemlerden kaçınırken Ankara'dan da Kürtleri siyasi açıdan muhatap almaya açık olunduğuna dair işaretler geliyor. İki tarafın işbirliği neticesinde
PKK etkisizleştirildiği taktirde diyaloğun da açılacağına şüphe yok. Bu şekilde Türkiye bu yılın şubat ayında hükümetin izlemek istediği çizgiye gelmiş olacak. Geçen sefer Genelkurmay Başkanı'nın engellediği açılım artık gerçekleşecek gibi.
Ekmeğine yağ sürmek Askeri harekâtın kısıtlı amaçlarından sonra sıranın Türkiye'de Kürt meselesiyle ilgili
yaratıcı projelerin hazırlanmasına gelmesi gerek. Milliyetçi çevrelerin ve giderek sertleşen MHP'nin bu konularda hükümeti çok zorlayacağına kuşku yok. Başbakan Erdoğan daha önce özellikle 301. madde konusunda kendi konumunu MHP'ye göre belirlemişti. Bu kez kendi söylemi doğrultusunda ve 2005 yılında Diyarbakır'da yaptığı
açılıma uygun bir siyaset oluşturacağa benziyor. Bu türden adımlar atılması halinde DTP'nin tabanının da erimesi gündeme gelir.
Böylesi gelişmeler yaşanırken DTP'nin kapatılmasını, hele de Devlet Bahçeli'nin söylemiyle
talep etmek, ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri sayılabilir. DTP'nin Meclis içinde siyasi mücadele vermek yerine
kapatılmayı tercih ettiğini zaten görmemek mümkün değil. Bu durumda partinin kapatılması ancak PKK'nın ekmeğine yağ sürer, Türkiye bir siyasi tuzağa düşer.
Bu bağlamda vurgulanması gereken son bir nokta var. Türkiye'deki tüm erkler içinde değişime en çok direnen ve zamanın ruhunu anlamamakta en çok direnen erk yargı. Ya da yargının içindeki
bazı çevreler. Gelecek dönemin demokratik, laik hukuk devletini bugünkü hukuk anlayışıyla kurmak mümkün olamaz. Belli ki yargı reformu ve hukuk anlayışımızı günün gerçeklerine uygun hale getirmek en önemli gündem maddelerinden birisi olmayı da sürdürüyor.
Yayın tarihi: 22 Kasım 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/22//ozel.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.