kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Ekim 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
SOLİ ÖZEL

'Tavuk şahinler'

ABD'nin Irak savaşının tasarımcısı mimarı ve büyük ölçüde uygulayıcısı olan yeni muhafazakârların çoğu askerlik yapmamıştı. Savaş halinin, cephenin ne olduğunu bildikleri şüpheliydi. Vietnam savaşında yakınlarını kaybettiklerine dair bir bilgi de en önde gelenlerinin biyografilerinde hemen rastlanan bir detay değildi.
Bu kadar şevk ve ihtirasla savaş istemeleri, Irak'ta müsebbibi oldukları rezalet ortaya çıktıktan sonra dahi İran'a harekatı gene aynı gözü dönmüşlükle desteklemeleri tabii garip karşılanmıştı. Bu savaş görmemiş, acısını yaşamamış ve genellikle fakirlerden oluşan ABD ordusunu kolayca savaşa göndermekten kaçınmayan ekibe takılan bir sıfat da vardı: 'tavuk şahinler'. Mangalda kül bırakmayan 'yalancı pehlivanlar' diye de tercüme edebilirsiniz. Ya da el canıyla savaşa girenler.

Basında duygu sömürüsü
Son haftalarda yaşanan büyük acıların ardından Türkiye'de de "tavuk şahin" sayısında bir patlama yaşanıyor. Özellikle basında sureti hak'tan görünerek ortalıktaki haklı duygusallığı sömürmeye, insanları zıvanadan çıkarmaya yönelik yazan önemli kalemler var. Yazdıkları ve kullandıkları dil sinisizmlerinin bir eseri midir yoksa yazılarının sonuçlarına yönelik kayıtsızlıklarının mı saptamak güç. Üstelik PKK kesmediği için gidip Irak Kürtleriyle savaşmak gerektiğini de savunuyorlar.
Türkiye'nin acısı büyük. Bu acı yalnızca ölenlerin aileleriyle sınırlı olmadığı gibi etnik kimlikle de belirlenen bir acı değil. Meral Tamer'in köşesinde salı günü mektubu yayınlanan Hakkârili Rojbin hanımın mektubu, eğer vicdanlar körelmemiş, akıllar kilitlenmemişse, bunun en ince kanıtlarından birisi.
Toplumsal olarak yaşanan bu acı ve yarattığı öfke, siyaset üreteceklerin rehberi olamaz. Bir ülkeyi yönetme sorumluluğu taşıyanlar topluma uzun vadede daha ağır insani bedeller ödetecek tercihlerden kaçınmak zorundadırlar. Toplumun infialini anlasa bile bunun yol açacağı toplumsal tahrikleri önlemek de siyasetçinin, devletin sorumluluğudur.
Kendisine yönelik saldırılara Türkiye dün hava kuvvetleriyle cevap verdi. Bugünkü şartlarda bu uygun ve ölçülü bir siyasi mesajı içerir. Hava harekatının yanısıra atılabilecek başka adımlar da var. Bunun ötesine giderek kara kuvvetleriyle kapsamlı harekat yapmak hem başkasının siyasi hesaplarına alet olmak hem de sonucunu tam kestiremeyeceğiniz bir dinamiği başlatmak anlamına gelir.

Soğukkanlı siyaset gerekli
Kaldı ki pazartesi günü Milliyet gazetesinden Devrim Sevimay'a konuşan eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal'ın da belirttiği gibi, "Türk kamuoyu sanki sınır ötesi harekat yapılsa terör bitecekmiş gibi bir havaya sokuldu...ama sadece bir harekâtla terörün kökününü kazınamayacağı ortaya çıkınca halkımız hayal kırıklığına uğrar...Operasyon araçlardan sadece biri." Bundan da önemli Türkiye'nin Irak'taki yeni gerçeklere uygun bir senaryo üretmesini öneriyor. Sorduğu soru da şu: "(Bir Kürt devletine) izin vermedik...Bütün kuzey Irak'ı Tikrit'e kadar işgal mi edeceğiz?"
Iraklı Kürt liderlerin son olaylarla güç sınırlarını anladığını düşünmek için neden var. ABD açısından da Türkiye'nin müttefikliğinin kırılgan hale geldiği ortada. Son PKK saldırısının ardından ABD'nin daha ciddi davranmasının bir sebebi de bu. Bu durumda aklın gereği, sebatlı diplomasi ve soğukkanlı siyasettir.