UT
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?UT
Sansüre açık tavır!
Doğrudur. Gazeteci sorumluluğuna dair mesleki, insani, vicdani bilgisi kıt ama hamaset kabiliyeti yüksek bir takım yayıncılar "tahrikçi" olabilir.
Ama hükümet, "yayın yasağı" getirerek onların hepsini de aştı.
"Yayın yasağı"nın öz be öz adı "sansür".
Hükümet, (özerk) RTÜK marifetiyle sansür uyguladı.
Sansür, "olağanüstü hal" sayılabilir. Habere, yoruma, zihinlere sıkıyönetimdir.
Sansürü savunmaya kalktığınızda, yarın neleri savunmak, neler karşısında susmak zorunda bırakılacağınızı tahayyül edemezsiniz.
Tahayyül zordur ama tahakküm böyle böyle yerleşir.
Hoş; yazarını, çizerini öyle hukuk mukuk gerektirmediği halde, özel çıkarları için sansür edebilen bir medyada sansürün nesini içtenlikle tartışacaksınız.
Hakaret, yasa dışılık, şiddet çağrısı gibi defolar içermediği zamanlarda dahi, "yiğit genel yönetmenler" tarafından yazılarının paramparça edilmesini kabullenen, hiçbir şey olmamış gibi ıslık çalanlar hangi sansüre inandırıcı biçimde karşı çıkacak?
İktidarlar, hükümet, Genelkurmay zorlamalarıyla veya onlara yaranmak için gazete, dergi kapatan, yazar susturan, haber gizleyen zevat hangi sansüre kökten tavır alacak?
Ne olursa olsun.
Hükümet, gizlemeye, susturmaya dönük bir sansür kararı aldı.
Bu keyfi, derme çatma ama kaba karara, kiminin öyle göstermek istediği gibi, sadece "şehit cenazeleri, cenazelerdeki tepkiler" dahil değildi.
Sadece "kışkırtmaya, halkın moral değerlerini olumsuz etkilemeye dönük yayınlar" dahil değildi.
Sansür; "Hakkâri olayları"na dairdi.
Bu, bir ülkeyi derinden yaralayan, lanetlenen ama toplumun ve medyanın bir kısmında sebepleri daha derin biçimde merak edilen, anlaşılmaya çalışılan çok acı ve çok vahim bir olayın üstüne perde çekmeye de dairdi.
Olayın nasıl cereyan ettiğine, kayıp askerlerle ilgili bilgi ve açıklamanın neden geciktiğine, bütün bunların, bu baskınların bu kadar kolay nasıl mümkün olduğuna;
Bu devleti yönetenlerin, hükümetin ve askeri sevk ile idare edenlerin zaaflarının olup olmadığının araştırılmasına, tartışılmasına da sansürdü.
Türkiye'de gazeteciliğe, akademisyenliğe, siyasetçiliğe, hele hele parlamenterliğe özel bir iş düşüyor.
Bu konumlarda olanlar, hakikatlerin anlaşılması, kuşkuların, çözüm önerilerinin akıl ve vicdan tutulmadan tartışılması, tahrik ve şiddete davet olmadan insanların, toplumun duygularının aktarılması, çok yönlü bilgi ve haberle beslenmesi;
Cumhuriyet ile demokrasinin; halkın bilgi edinme hakkı, basın ve ifade özgürlüğü, gerçeklerin araştırılması ile eleştiri hakları gibi hayati damarlarının tıkanmaması için kendilerini aşabilmeliler.
Önce kafalardaki duvarlar yıkılmalı, yüreklerdeki paslar ile akıllardaki tozlar silinmeli.
Önce herkes kendi sansürcüsünü, kendi içindeki despotu def edebilmeli.
Ve kimden gelirse gelsin; iktidardan veya bürokrasiden, ordudan;
Hakikatlerin anlaşılması ile tartışılması önündeki tüm engeller, tüm kaba, açık veya gizli, dolaylı sansürlere ortak tavır alınabilmeli.
Ayırmadan, kayırmadan.
Bıkmadan.
Yayın tarihi: 25 Ekim 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/25//talu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.