Emekli Orgeneral Hilmi Özkök sıradışı bir genelkurmay başkanı idi. Seveni, sevmeyeni çoktu. Onun konumundaki birinden beklenenleri yapmadığı için sevmeyenlerin kendisine yönelik hıncı kabarıktı. Özkök demokratik normlara uygun şekilde davranmaya özen gösterdi. Onun bu tavrından kaynaklanan
kurum içi ve dışı huzursuzluk ise darbe teşebbüslerine yol açtı. Bu arada Özkök'ün kişiliğine yönelik pek çok saldırı ve iftira gündeme geldi.
Geçtiğimiz hafta Özkök'ün Fikret Bila ile yaptığı söyleşi Milliyet gazetesinde altı gün boyunca yayımlandı. Herkes kendi meşrebine göre bu söyleşiye saldırdı. Kimilerine göre
üniversitede türban konusundaki düşüncesi yanlıştı, kimilerine göre 1 Mart tezkeresi hakkında söyledikleri. Kuşku yok ki "takiyeci Atatürkçüler" diye bir kategori önermesi bazı çevreleri küplere bindirdi. "Zaman yüzde 47'yi alanlara değil, hatalarıyla, tembellikleriyle, önyargılarıyla bunu onlara veren, beyinleri gözlüğe muhtaç olanlara kızma ve onların kendilerine çekidüzen vermelerini sağlama zamanıdır" sözleri öfkeyi patlattı. Başkaları da herhalde "rejimi koruma ve kollama görevi Silahlı Kuvvetler'e
kanunla verilmiş bir görevdir " demesinden rahatsız oldu.
Zamanlamaya dikkat Söyleşi Amerikan Senatosu'nda
Irak'ın üç bölgeli bir federasyon olmasını öneren bağlayıcılığı bulunmayan bir kararın geçtiği günlerde yayınlandı. Türkiye'de de
PKKDTP bağlantısının giderek daha fazla vurgulandığı, korucuların hunharca öldürüldüğü, İzmir'de bombaların patladığı günlere denk geldi.
Irak'ın parçalanması tüm bölge açısından bir felaket olur. Irak'ın geçmişte olduğu gibi Bağdat merkezli bir idari/siyasi yapıya sahip olarak yönetilmesi ise artık imkansızdır. Irak'ın toprak bütünlüğü bundan sonra ancak federatif yapı içinde korunabilir. Yeter ki merkezi yönetim
ülkenin kaynaklarını eşit dağıtacak güçte olsun.
Türkiye açısından bu durum federal Irak'taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin niteliği, niyetleri ve bu yönetimle ilişkiler konularını gündeme getiriyor. PKK'nın bölgedeki varlığı ve korunuyor olması,
Kürt yöneticilerin tahrik edici konuşmaları Türkiye'de tansiyonu yükseltiyor. Halbuki Irak Kürtlerinin son tahlilde Türkiye'den başka güvenecekleri ülke de yok. Toplum ise Kürtlerin bir siyasi varlığa sahip olmaması görüşünü destekliyor. Bunun da sebebi Türkiye'nin kendi Kürt meselesini halletmemiş olmaktan kaynaklanan korkuları.
Acil durum: Siyasi tartışma Özkök bu korkuyla ilgili şu tespitleri yapıyor:
" 1-Türkiye'de bir Kürt gerçeği var. Halkımızın bir bölümü kendini kök itibariyle, Kürt olarak tanımlıyor... 2-Ayrıca bir Kürtçülük ideolojisi ve/veya siyaseti var... 3-Bir de silahlı bir hareket var: PKK. Bu üç ayrı oluşuma ve aralarındaki ilişkiye bakmak lazım."
"Şimdi önemli olan şu: Kürt devleti kurma ümidi nasıl kesilir? bunun hiçbir zaman olmayacağını görürse ümit kesilir. İkincisi, öyle bir durum olur ki, artık bölgedeki Kürt kökenliler, hatta Kuzey Irak'takiler de 'Ayrı bir Kürt devleti kurmaya gerek yok' diyebilirler. Düşünün ki, Türkiye AB'ye girmiş, fert başına milli gelir 15 bin doları aşmış. O zaman böyle düşünebilirler."
Bizim de endişemiz, orada Kürt devleti kurulursa, bizimkiler oraya meyleder mi? Türkiye'de devlet toparlansın,
onlar bize meyleder... Karşı taraftan sadece korkmak ve korku içerisinde hareketler, refleksler göstermek bir şeyi çözmez. Mesele akılla çözülür.
Korkuların her konuda ruhları kemirdiği bir ortamda Türkiye'de köklü siyasi meseleleri soğukkanlılıkla ve siyaset alanı içinde tartışmak belki de hiç bugünkü kadar acil olmamıştı.
Yayın tarihi: 7 Ekim 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/07//haber,6325DE7261AF427B9179F9A9792CCC17.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.