Binbaşı Murat Özyalçın'ı hatırlıyor musunuz? Ya Üsteğmen Çağlar Cambaz'ı? İkisi de Yüksekova'da şehit düşmüşlerdi. Değişik tarihlerde. Değişik tuzaklarda. İbrahim Ekri, Davud Kuzu, Necdet Şenses, Muharrem Önder, Erkut Yılmaz, Halil İbrahim Arslan, Hakan Toydemir, Hayrettin Karabıyık...
Onlar da farklı tarihlerde Yüksekova'da tertemiz alınlarından vuruldular. Nurettin Zorgün, Erdal Kavallı, Ramazan Okur, Musa Dinç, Abit Orbas, İzzet Emir, Ömer Kanat, Kerim Sevindi, Satılmış Görkem...
Onlar da Yüksekova'da vatan için canlarını verdiler. Kimi geçen yıl, kimi 10 yıl önce. Tuna Kara, Mehmet Kaçin, Selim Karabul, Necdet Demirel, Ali Çakmakçı...
Onlar da Yüksekova'dan evlerine albayrağa sarılı tabutta döndüler. Kimi mayınla parçalanmış, kimi bombayla havaya uçurulmuş olarak.
Otomatiğe bağlı süreç Hepsini "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" diye haykırarak son yolculuklarına uğurladık.
Her biri için siyasiler Genelkurmay Başkanı'na başsağlığı mesajı gönderdi.
Her cenazenin ardından dostlarımız ve müttefiklerimiz "Sağduyu" ve "İtidal" çağrısı yaptı.
Her cenazenin ardından, otomatiğe bağlanmış bir süreç tekrarlanıp durdu. Bıkmadan. Yorulmadan. Sabırlar taşmadan.
İsterseniz listeye onlarca, yüzlerce isim ekleyebiliriz. Anadolu'nun her yerinde kutsal toprağı kanlarıyla sulayan yüzlerce fidan.
Daha kurşuna dizilen öğretmenler var. İmamlar var. Polisler var. Korucular var...
Sabır taşını bile çatlatacak, demiri bile eritecek bu listeye dün 12 şehidin (Yazıyı hazırladığımız saatte açıklanan bilanço) adı daha eklendi. Kuzey Irak'tan sızan kalabalık bir terörist grubunun pususuna düşen Dağlıca Piyade Taburu'ndan 12 Mehmetçik daha. İkisi astsubay, ikisi çavuş, sekizi er 12 Mehmetçik daha.
Hangi omuz dayanır? Tabii daha albayraklı tabutlar memleketlerine gönderilmeden sağduyu çağrıları yağmur gibi yağmaya başladı: Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, "Tüm taraflar"a "İtidal" tavsiye etti. Tüm taraflar? Türkiye, Irak, Kuzey Irak ve PKK! Evet, BM'nin terör örgütleri listesinde yer alan PKK'yı da "Taraf" sayarak, hukuki bir statü sunarak, "Aman yangını büyütmeyin" tavsiyesinde bulundu.
NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer de koroya katıldı: "Tüm taraflar soğukkanlılığını korumalı." Oysa PKK onun da terör örgütleri listesinde.
ABD, "Gelişmeleri izlediğini", PKK'nın silah bırakmasını istediğini tekrarladı. Eksik olmasın!
AB gelişmelerden duyduğu kaygıyı dile getirdi.
Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, "Türkiye'yi dirayetli olmaya" çağırdı.
Tamam; değerli görüşlerini esirgemeyen Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök'ün "Ne çok büyük bir paniğe, ne de telaşa gerek var" tavsiyesine uyalım, dişlerimizi kenetleyip yumruklarımızı sıkarak acımızı içimize gömelim. Gömmeye çalışalım.
Ama duygusal tepkilerden arındırılmış, soğuk ve çıplak bir gerçek var ortada:
Türkiye artık bu kadar tabutu kaldıramaz. Hiçbir omuz bu ağırlığa dayanamaz. Sadece Türkiye değil, hiçbir demokratik ülke kaldıramaz.
Demokratik olsun-olmasın hiçbir ülke kaldıramaz.
Yüksekova'da nice efsaneye esin kaynağı olmuş Avaşin (mavi sular, yani deniz anlamına geliyor) Çayı üzerindeki Şehri Köprüsü'nde kurulan hain ve sinsi tuzak sadece 12 eve daha ateş düşürmedi, sadece sonsuz ve tarifsiz acılarımızı daha da ağırlaştırmakla kalmadı; aynı zamanda sonu ve sonucu belirsiz bir sürecin de dinamiklerini harekete geçirdi.
Bundan sonra artık, onların anladıkları dille ifade etmek gerekirse, "Ya herrü, ya merrü!"
Çünkü, dediğimiz gibi, Türkiye artık bu kadar tabutu kaldıramaz.
Yayın tarihi: 22 Ekim 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/22//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.