Kuzey Irak'a olası bir operasyonun başarıyla yürütülebilmesi için "Olmazsa olmaz" koşullarının mutlaka yerine getirilmesi gerekiyor. Terörle mücadele uzmanları bu koşulların en önemlilerini şöyle sayıyorlar:
- İç ve dış kamuoyunun iyi hazırlanması.
- İç politika malzemesi yapılmaması.
- Diplomasi kanallarını sonuna kadar kullanıp uluslararası alanda destek ya da en azından anlayış cephesi oluşturulması.
- Operasyon hedeflerinin doğru belirlenmesi.
- İşgal iddialarını veya izlenimini önlemek için operasyonun makul sürede tamamlanması.
Oysa bugün Meclis'te sonuçlandırılacak olan tezkereyle ilgili tartışmalar, bu koşulların birçoğunun yerine getirilmediğini, hatta gözardı edildiğini ortaya koyuyor.
Örneğin, tezkere gerekçesinde sınır ötesi operasyonun yalnızca PKK'lı teröristlerin etkisiz duruma getirilmesi için yapılacağı belirtilmesine, Başbakan Erdoğan'dan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Çiçek'e kadar tüm yetkililer özenle "Hedefin sadece PKK olacağını" vurgulamalarına rağmen
bazı siyasiler "Çıtayı yükseltmek" için adeta yarışıyorlar. Bahçeli'nin çağrıları Bizi özellikle üslubu iyice sertleşen MHP lideri Bahçeli'nin çıkışları kaygılandırıyor. Bahçeli dün partisinin Meclis Grubu'nda yaptığı konuşmada, ürkütücü çıkışlar yaptı:
"PKK terörüyle etkili bir mücadelenin Barzani ve peşmerge grupları soyutlanarak, görmezden gelinerek yapılabilmesi düşünülemez."
"Başbakan'ın yakın çevresinde bulunan ve PKK çizgisindeki geçmişi çok iyi bilinen bir AK Parti milletvekilinin şantaj ve tehdit dolu zırvaları, TBMM çatısı altına sızan bölücülerin sadece 20 milletvekiliyle sınırlı olmadığını göstermiştir."
"Kandil'de ne yapılacaksa, Kuzey Irak'taki terör inlerine karşı ne yapılacaksa, buna içerde direniş göstermeye yeltenecek bedbahtlara karşı da aynı şey yapılacaktır."
Bahçeli, PKK'lı teröristlerin yanı sıra Barzani'nin ve peşmergelerinin de hedef alınmasını isteyerek, sınır ötesi operasyonun meşruiyet zeminini zayıflatıyor. Operasyonun işgal olarak algılanması tehlikesi yaratıyor. Dahası TürkKürt çatışması için pusuda bekleyen odaklara rüyalarında bile göremeyecekleri bir davetiye gönderiyor. Bahçeli ayrıca sadece DTP'lileri değil, AK Parti'nin Güneydoğulu milletvekillerini de siyasal ve toplumsal lincin hedef tahtasına koyuyor. Neredeyse onlar için de "İp" fırlatacak! Bu öfkeli çıkışların ne toplumsal barışa, ne de Türkiye'nin terörle mücadelesine katkısı olur. Tam tersine haklı davamızı anlatmakta giderek daha da zorlanabiliriz.
Hedef mi, muhatap mı? Önümüzdeki ay başında İstanbul'da ABD, AB, İslam Konferansı Örgütü, Arap Birliği, BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin de katılacağı genişletilmiş Irak'a komşu ülkeler toplantısına ev sahipliği yapacak olan Türkiye, muhataplarının "Hem Irak'ın istikrarından söz ediyorsunuz, hem de ülkenin göreceli olarak tek istikrarlı bölgesinin yöneticilerini hedef yapmaya kalkıyorsunuz. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" sorularını göğüslemek zorunda kalmak istemiyorsa, bugünden itibaren soğukkanlı bir strateji izlemek zorunda. Soğukkanlı ve uluslararası platfformda destek bulacak bir strateji. Çünkü bugün itibariyle yeterli desteğe sahip olduğumuz söylenemez: ABD karşı, AB karşı, Rusya karşı, hatta İran bile karşı!
Bu strateji hem çok yönlü olmalı (PKK'nın silah ve para kanallarının kesilmesi, el altından destek veren ülkelere baskı yapılması), hem de operasyondan önce tüm meşru yolların sonuna kadar deneneceğine dünyayı ikna etmeli.
Bu yolların biri, hatta ilki Talabani-Barzani cephesinden geçiyor. Özellikle Barzani'den. Biz Kuzey Iraklı liderin hedef değil muhatap yapılmasının, ona göze aldığı tehlikenin ciddiyetinin ve boyutlarının anlatılmasının daha akılcı bir tercih olacağı görüşündeyiz.
Yayın tarihi: 17 Ekim 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/17//haber,84415D09FE134F5BA6384F5F8DB05F75.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.