22 Temmuz seçim sonuçlarını belirleyen faktörler arasında
AK Parti açısından
Recep Tayyip Erdoğan'ın liderlik kapasitesini bir numaralı faktör olarak gördüğümü bundan önceki çeşitli yazılarımda belirttim.
Eğer bir parti liderinin sahip olduğu oy desteği ve etkinlik, partisinin doğal seçmeninin çok üzerinde bir orana tekabül ediyorsa o partinin elde ettiği seçim başarısı liderin başarısıdır. Turgut
Özal'dan sonraki seçim sonuçlarına göre, Türkiye açısından bu durum sadece ve sadece
Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsında söz konusu olmuştur. Hemen belirtelim ki bu olgu sadece ülkemize has bir olgu değildir.
İngiltere'yi ele alalım.
İngiltere'de İşçi Partisi'nin uzun yıllar süren Muhafazakar Parti iktidarına son veren faktör, İşçi Partisi'nin kadroları ya da projeleri değil, bu kadro ve projelere sinerji kazandıran Tony Blair'in liderliğidir. Muhafazakar Parti,
Tony Blair'in karşısına aynı çap ve kapasitede bir lider çıkaramadığı için ardı ardına seçim kaybediyor. Aynı durum Avrupa'nın diğer ülkelerinde de söz konusudur.
Dünyada seçmenler artık parti yerine lider seçmektedir. Fransa'da
Sarkozy, Almanya'da
Merkel ve İspanya'da
Zapatero gibi
liderler sahip oldukları karizma ile seçim kazanmaktadır. Ülkemizdeki seçim sonuçlarının analizini bu açıdan değerlendirdiğimizde Türkiye'nin merkez sağ ile muhafazakar olarak adlandırılan ana seçmen gövdesinin
Menderes, Demirel ve Özal'dan sonra aradığı lideri
Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsında bulduğunu söylemek yanıltıcı olmayacak.
Recep Tayyip Erdoğan karşıtı siyaset çevrelerinin
Erdoğan karizmasında bir alternatif lider ortaya çıkarmadan halkın siyasal tercihini değiştirmeleri çok zor, hatta imkansız.
Çağımız yeniden karizmatik liderlik çağına gelmiştir.
Yayın tarihi: 16 Ağustos 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/16//haber,5EE52D0B13154C9AB971F6614C0229EF.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.