ABD başkentinde 22 Temmuz seçimlerinin nasıl yorumlanması gerektiği konusunda hayli
keskin bir kavga var. AKP iktidarına karşı bilenmiş ve bu partiyi Türkiye laikliği açısından bir tehlike olarak görenler
saldırgan yazılar yazıyorlar. Bunlar genelde yeni muhafazakarlara ve yahudi lobisinin şahin kanadına yakınlar. Ancak pek çok başka örnekte de görüldüğü gibi keskin sirke küpüne de zarar veriyor. Seçim sonuçlarının hemen hiç bir analitik pırıltı gösterilmeden yorumlanması ve sürekli bir
korku filmi senaryosu içinden mesaj verilmesi geri tepmiş.
En son örneği bu çevrelerle bağlantılı etkili stratejistlerden Edward Luttwak'ın makalesi. Luttwak yazısına ürpertici bir cümleyle de başlamış: "Türkiye'nin
Batı için bir tehdit oluşturmadığını düşünüyorduysanız, yeniden düşünün". Ancak Washington'da Türkiye'yi veya AKP'yi dövmekten çok anlamaya çalışanlar indinde bu tür yazılar pek makbul değil. Seçimleri diğer demokratik ülkelerdeki seçim analizlerine benzer kıstaslarla okumayan, nesnel analiz sunmayan yorumların etkisi sınırlı.
Kamuoyu oluşturanlarda Türkiye'deki siyasi gelişmeleri daha iyi anlamak yönünde bir irade var. Basit ikilemlere sığdırılamayacak kadar önemli bir siyasi sürecin söz konusu olduğunu düşünenlerin sayısı artmış. Bu bağlamda da
Türkiye deneyiminin doğru anlaşılması Washington'da Müslüman ülkelerde demokrasi meselesine eğilenler açısından da önem taşıyor. ABD başkentinde seçimlerin ardından en sık sorulan sorulardan birisi Silahlı Kuvvetlerin müdahale edip etmeyeceği. Genelde 27 Nisan elektronik muhtırası karşısında
yönetimin demokrasi açısından kötü bir sınav verdiği görüşü yaygın. Ancak yönetimde muhtıra ardından "tarafsız" kalınmasını önerenler dahi bundan sonra askeri bir müdahaleye destek verilmeyeceğini açıkça söylemeye başlamış.
İlişkilerin geleceği şüpheli
ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşları ve gazetelerinde Türkiye'deki demokratik sürecin kesintiye uğratılmaması gerektiğine dair bir genel mutabakat oluşmuş. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle bağlantılı bir müdahale olup olmayacağı soruluyor. Ama hayli yüksek katılımlı seçimlerden yeni çıkmış bir ülkede
hiç bir müdahalenin meşru sayılamayacağı vurgulanıyor.
Herhangi bir yönetimin, gazete yöneticilerini veya kamuoyu oluşturanları darbe destekçisi olmanın faziletleri hakkında ikna etmeleri bu nedenle kolay gorülmüyor. Ancak daha
sinik tavır alanlar arasında bir darbe halinde ne yapılabilir ki diyenler de var. Onlar bile darbenin, ekonomik sonuçları ortaya çıkıp felaket günleri geldiğinde ABD'den bağımsız olarak başarısızlıkla sonuçlanacağına inanıyor.
Türk-Amerikan ilişkilerinin iyiye gitmesinden hazetmeyenler de seslerini çıkarıyorlar. Pazartesi günkü Washington Post gazetesinde Robert Novak PKK liderlerini yakalama amaçlı ortak bir Amerikan-Türk operasyonundan bahsetti. Genel kanı Novak'ın yazısından sonra operasyonu yapmanın güçleşeceği. İkili ilişkilerin iyiye gitmesi açısından böylesi bir gelişmenin önemi düşünüldüğünde bir
sabotajdan söz edilebilir. Bazı yorumculara göre haberi Kongre üyeleri, bazılarına göre ise operasyona isteksiz olan ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) sızdırdı.
Sonuçta Amerikan başkentinde Türkiye'deki gelişmeleri anlamak ABD-Türkiye ilişkilerini iyileştirmek isteyenler çoğunlukta. Irak bağlamında işbirliğinin önemi anlaşılıyor. Türkiye'deki demokratik rejimin sürekliliği ise başlıbaşına bir değer. Ancak bir türlü krizden çıkamayan ikili ilişkilerin PKK'ya karşı operasyon gerçekleşmeden ve hele
Eylül-Ekim aylarında Ermeni soykırım tasarısı geçerse nasıl iyiye gideceğinin cevabını vermek de kolay değil.
Yayın tarihi: 2 Ağustos 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/02//ozel.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.