CHP lideri
Deniz Baykal, birkaç gündür gazetecilere fısıldadığı açıklamalar ve ardından dün yaptığı basın toplantısıyla
"istifa" çağrılarını boşa çıkararak parti yönetiminde kalacağını ilan etti.
"Baykal gitmeli mi kalmalı mı?" diye sorarsanız uzun ve düşünceli bir duruştan sonra
"yeniden kongre yapmalı", partisinde güvenoyu tazeledikten sonra yola devam etmeli derim.
Dünyanın her yerinde iktidar icraat, muhalefet ise projeleriyle seçime gider. CHP liderinin sadece laiklik korkusu üzerine inşa ettiği seçim stratejisinin seçmen nezdinde yankı bulmadığı, ana muhalefet partisinin
"%100 laiklik" sloganı dışında topluma popüler bir proje sunamadığı ortada.
Gerçek şu ki AK Parti'ye verilen oy,
Abdullah Gül'ün Çankaya mağduriyeti ya da
Tayyip Erdoğan'ın karizmasının çok daha ötesinde hükümetin performansından duyduğu memnuniyetin, geniş halk kitlelerinin son 4.5 yılda eskiye nazaran
"daha iyi durumda" olmasının bir sonucudur.
İnsanlar bu seçimde Batılı demokrasilerde olduğu gibi ceplerine göre karar verdi. Okulunda ilk kez bilgisayar gören öğretmeni, ayda 30 milyon çocuk yardımı alan Diyarbakırlı kadın, yeşil kartlı varoş sakini, TOKİ'den kurayla mülk kazanan, bedava ilaç alabilen ya da evinin köşesinde adeta birinci sınıf hastaneye benzeyen sağlık ocağı bulan,
"şikayetlerim olsa da durumum eskisinden iyi" dedi.
Yalnız onlar da değil.
Ender Mermerci'nin sosyetik davetine katılanlar, konut kredisiyle ev alanlar, tavan yapan borsacı, beyaz yakalı profesyonel, pahalı ithal saatler satan mücevherci... Hepsi ekonomik bir projeye
"devam" dedi.
Ortada olan, toplumun CHP ve MHP'nin
"yönetimsel" kabiliyetine inanmadığı,
Devlet Bahçeli'nin deyimiyle bu partilere
"muhalefet görevi" verdiği.
Bu durumda Sayın Baykal'ın CHP liderliğine devam etme kararı, ancak partisinin şu zamanki
düşünsel açmazlarında ciddi bir
"sorgulama" süreci başlatacaksa anlamlı.
Sayın Baykal Türkiye'nin hassas bir süreçten geçtiğini, şu anda istifasının hem partisi hem de Türkiye için zararlı olacağını söylüyor. Bu kabul edilebilir biz tez. Baykal iktidar olamamış, büyük başarı gösterememiş ancak oyunu artırmıştır.
Bu durumda isterse yerinde kalır. Ancak
kalmanın bedeli Türkiye'yi germeden cumhurbaşkanlığı sürecinde yapıcı ve uzlaştırıcı olmaktır.
Sayın Baykal CHP'nin başında kalacaksa,
"kutuplaşma" anlayışından vazgeçmeli, Türkiye'nin
"bizler ve onlar" arasında bir yin-yang mücadelesi olmadığını, toplumun yarısını
"tehlike" ve
"düşman" gören anlayışın hepimize zarar verdiğini görmeli.
Sayın Baykal Çankaya sürecinde Türkiye'nin ve demokrasinin önünü açabilir mi?
Terör konusunda toplumdaki düşmanlığı körüklemeden, bir
"büyük abi" ve sosyal demokrat olarak Meclis'teki DTP'lilere yol gösterip, Kürt sorununu
"sahiplenebilir mi" ?
Sayın Baykal CHP lideri olarak devam etme kararına paralel olarak partisini
"din" ve
"muhafazakarlık" olgusuyla barıştırabilir mi?, rasyonel temelleri olan yeni bir
"laiklik" kavramı geliştirebilir mi?
Sayın Baykal Avrupa ve Avrupa soluyla barışıp; dünyaya
"Sevr Sendromu" değil enternasyonalist bir gözle bakabilir mi? Ulusalcılık misyonunun Türkiye'de CHP dışında çok alıcısı olduğunu ve bunun ancak partisine zarar verdiğini görüyor mu?
Sayın Baykal, partisine seçim kaybettiren
"proje ve kadro eksikliği" ni bir numaralı gündem maddesi yapıp, CHP'yi yerel seçimlerde iktidar yapmayı hedefleyebilir mi? Sayın Baykal özelleştirmeden borsaya kadar global ekonomik dünyanın geniş halk kitlelerine refah getiren işleyiş tarzına korku ve direniş değil heyecanla yaklaşabilir mi? Dünyayı anlayan, ekonomiyi işletebilecek, cıva gibi genç ve ehil kadrolar kurup, onlara yeni bir dünya özlemi aşılayabilir mi?
Sayın Baykal isterse tüm bunları yapabilir. İsterse...
Yayın tarihi: 25 Temmuz 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/07/25//haber,040749C73CBF4777B56237AD917BC700.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.