Dün Genelkurmay Başkanı'nın Eğirdir Dağ Komando Merkez Komutanlığı'nda yaptığı açıklama, yine yanlış anlaşılacak, yine medyada ve televizyonlarda siyasiler saatlerce kafamızı ütüleyecek.
Açıklamadan birkaç saat sonra bile internet siteleri sanki
Yaşar Paşa "Israr ediyorum haydi Kuzey Irak'a girelim arkadaşlar!" demişçesine duyuruyor haberi.
Oysa Genelkurmay'ın aylardır değişmeyen tutumu tam olarak bu değil ve dün de Org. Büyükanıt bu pozisyonu tüm nüanslarıyla bir kez daha yineledi.
Nedir Genelkurmay'ın pozisyonu? Benim dünkü basın toplantısından ve diğer askeri yetkililerden anladığım şu: Genelkurmay Başkanlığı, prensipte, yani hiçbir dış etken olmasa, Kuzey Irak'a yönelik geniş bir operasyonun PKK'yla mücadelede
"faydalı" olacağını düşünüyor. Dün de
"12 Nisan'da dedik ki 'Evet sınır ötesi operasyona ihtiyaç var ve bundan fayda sağlanır.' Bu görüşümüzü aynen tekrar ediyoruz" cümlesinin arkasında bu var.
Tabii ki operasyon faydalı. Ancak Genelkurmay yetkilileri aynı zamanda her fırsatta Kuzey Irak'taki mevcut koşul ve uluslararası konjonktüre dikkat çekiyor. Özel sohbetlerde
"Girmek iyi olur ama..." dedikten sonra operasyon olursa Kuzey Irak'taki
Barzani güçlerinin hasmane tutum takınacağını, ABD ile diplomatik sıkıntı yaşanacağını, PKK'nın kamplara çoluk çocuk yerleştirdiğini ve en önemlisi anlamlı bir operasyon için kısıtlı bir hava harekatının ötesinde ciddi bir birlik sokmak ve kalıcı olmak gerektiğini söylüyor. Bu saydığımız zorluklar olmasa, kimse Türkiye'yi tutamaz. Ancak mevcut realite bu olduğu için,
"Faydalı olur..." sözünden sonra Yaşar Paşa ve diğer komutanların yaptığı derin analize kulak vermek lazım.
"Girilir... ama tablo ortada" diyorlar. Hükümet ve kamuoyunun bu tabloyu tüm unsurlarıyla görmesi gerektiğini düşünüyorlar.
Türkiye tüm bunları göze alıp, yine de Kuzey Irak'a girebilir. Ama burada da
"siyasi hedef" meselesini netleştirmek lazım. Yaşar Paşa, dün yine
"siyasi hedef gerekir" dedi. Kuzey Irak'a ne için girdiğimizi, ne yapacağımızı asker kendisi değil hükümetin belirlemesi ve ona göre direktif vermesi gerektiğini söylüyor. Biz askeri olarak planlama yapabiliriz, ancak neyi planladığımızı bilmemiz lazım, demeye getiriyor. Kısacası asker, siyasi mütalaayı hükümet ve Meclis'e bırakıyor.
Önümüzdeki karmaşık Kuzey Irak ve terör denklemini sanki asker
"Hemen girelim" diyor, hükümet ayak diriyor gibi yorumlamak, düpedüz yanlış olur.
Ancak kamuoyunda bu yanlış algının yerleşmesi sürpriz bir biçimde Ankara'nın işine yaramaya başladı. Türkiye'nin Kuzey Irak konusunda istemeden oynadığı
"iyi poliskötü polis" oyunu, Barzani ve ABD'yi hayli tedirgin ediyor.
"Asker acaba girer mi?" diye kaygılanan Kuzey Irak yönetimi, Kerkük'te referandumun ertelenmesi konusunda ciddi bir taviz verdi. PKK'ya destek konusunda tedirginler. Barzani Kerkük'teki petrol gelirlerinden belli bir pay aldı ancak pozisyonu geçen yıla kıyasla çok daha zayıf.
Kısacası yurtiçinde tenis maçına dönen girelimgirmeyelim tartışması, uluslararası arenada işimize yarıyor. Bu tartışma bölgedeki tüm aktörlere Ankara'nın
"caydırıcı" askeri potansiyelini ve uzun vadede Kuzey Irak'la ilgili siyasi çekinceleri olduğunu hatırlatıyor. Kimse artık
"Türkler nasılsa atacağımız adımlara ses çıkarmaz" havasında değil.
Yayın tarihi: 28 Haziran 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/28//haber,D04EBB747AA94B7EB7DDBF6260FA3896.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.