AK Parti'nin sandıktaki ezici zaferi, kuşkusuz Cumhuriyet tarihinin önemli dönemeçlerinden biri.
Tayyip Erdoğan'ın sırtladığı,
Abdullah Gül'ün sembolleştirdiği AK Parti kampanyası, halk nezdinde yankı buldu, Türkiye genelinde seçmen 1954'te Demokrat Parti'den bu yana ilk kez iktidarda olan bir partinin oyunu artırdı.
Ancak Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dün zafer anını kutlamak için AK Parti Genel Merkezi önünde yaptığı konuşma,
zafer sarhoşluğu değil "temkinli" bir üslubu yansıtıyordu. Erdoğan sandığım
"milletin iradesini" yansıttığını teslim etti.
Ancak iki önemli mesaj da verdi: "Merkez partiyiz" ve "Bize oy vermeyen yüzde 54'ün mesajını algılıyoruz."
Bu, Erdoğan ve partisinin, önümüzdeki Çankaya süreci ve yeni kabine oluşumunda, her anlamda gerilimden uzak, iknaya dayalı, "uzlaşmacı" davranacağı anlamına gelir. Başbakan Erdoğan, son haftalarda her fırsatta Çankaya kararının Abdullah Gül'ün
"iradesinde" olduğunu söylemiş, açıkça ifade edilmese de bu sözler AK Parti çevrelerinde Gül'ün aday "olmadığı" şeklinde yorumlanmıştı.
Peki yüzde
47'
lere varan zafer, Gül'
ün adaylığı konusundaki durumu değiştirdi mi? Dün Başbakan Erdoğan'ın Gül ile birlikte Genel Merkez'de verdiği mesaj
"Yüzde 54'ün de benimseyeceği adayı arıyoruz" idi.
Bunun Gül olup olmayacağı, önümüzdeki günlerde iki liderin kafa kafaya verip yapacağı değerlendirmeyle belirlenecek.
SEÇMENİN DURUMU DAHA İYİ: AK Parti'ye verilen oy, yalnız muhtıraya ya da Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıkartılmamasına
tepki değil, aynı zamanda Türkiye genelinde seçmenin hükümetin performansından duyduğu
memnuniyetin göstergesidir. Gerçek şu ki, Köydes, Beldes gibi projeler, TOKİ konutları, sosyal sigorta sistemindeki yenilikler, hastane hizmetlerinde sınıf ayrımının kalkması vs. derken, Yozgat'tan Diyarbakır'a
geniş halk kitleleri,
4 yıl öncesinden daha iyi durumdadır. Özellikle ortanın altı ve yoksul kesim, AK Parti iktidarından somut faydalar elde etmiştir.
EKONOMİ ETKİLEDİ: Türk seçmeni, bütün gelişmiş Batılı ülkelerinde olduğu gibi önce cebini düşündüğünü göstermiştir.
Bu demokrasi açısından bir eksik değil, tam tersine ileri bir vatandaşlık anlayışıdır. Türkiye'ye 20 milyar dolar yabancı yatırımın gelmiş olması, global ekonomiyle entegrasyon, enflasyon ve yatırım politikaları, bu seçimde AK Parti lehine oldu.
MUHTIRA GERİ TEPTİ: Seçimlerden merkez medyanın Cumhuriyet mitinglerini okumak konusunda fazla aceleci davrandığı ya da geniş halk kitlelerinden kopuk olduğu sonucu çıkartılabilir.
Belli ki kurulu düzen, sokağı anlayamıyor . Türk seçmeni, 1960'tan beri istikrarlı bir biçimde aynı şeyi yapıyor: Sokakta askeri müdahaleleri alkışlayıp, sandıkta cezalandırıyor. Seçmen orduya saygı ve güven duyuyor; ancak sisteme müdahale olunca mağduriyet yaşayan tarafta oluyor. Daha da ötesinde, demokrasi dışı müdahaleleri "destekler" görünen partileri de cezalandırıyor.
KÜRT SORUNU İÇİN İPUÇLARI VAR: CHP ve MHP, daha ziyade Türkiye'nin Batısından, Meclis'teki bir diğer parti olan DTP (daha doğrusu "Bağımsızlar") Doğu'yu temsilen oy almıştır.
"Türkiye genelinde" oy alabilen tek parti, AK Parti'
dir. İki, Doğu ve Güneydoğu'da "PKK çizgisi" dışında oy alabilen tek parti de AK Parti'dir. Kısacası Doğu'da PKK'yı dışlayan halk kitleleri, AK Parti'ye yönelmiştir.
Bu durumda AK Parti Kürt sorununun çözümü için önemli bir temsil kabiliyeti yakalamıştır.
MERKEZ ARTIK BELLİ: Bu durumda kabul etmemiz gereken son gerçek, AK Parti'nin yeni vitrini ve uzlaşmaya meyilli üslubuyla
"merkeze" daha doğrusu
"merkez sağa" oturmuş olduğudur. Mantık şu:
"Türk seçmeninin büyük çoğunluğu merkezdir. Seçmenin neredeyse yarısı AKP'
ye yönelmiştir. Dolayısıyla merkez AKP'
dir.
"
Yayın tarihi: 23 Temmuz 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/07/23//haber,A9F39E56C8074B8DB3807D03948A9952.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.