Efendilik başa bela...
Bu ülkede lafa gelince herkes efendiliği över ama gerçekte durum tam tersidir. Başkalarının seslerini kullanarak kaset yapanlara dair bir sürü haber okumuştuk.
Daha 4 gün önce mikrofon yedirilen, parmakla kulak kaşıtılan bir sürü yayın seyrettik.
Sonra "hem göze hem kulağa hitap ediyorum" diyerek orasını burasını açanlarla, yaptıkları işten çok özel hayatlarıyla anılanlar var.
Bunları toplasanız, çarpsanız sayıları 50, hadi bilemediniz 60 kişi ama her zaman ve her yerde hep karşımızdalar. Bir de diğerleri diye sınıflandırabileceklerimiz var.
Sadece işlerini iyi yapmakla mutlu olan, haber olmak ya da gündeme gelmek için ekstra çaba göstermeyen sanatçılar.
Tüm bunları aklıma getiren adam Fatih Erkoç oldu.
Konservatuvarda trombon, piyano, kontrbas eğitimi almış biridir Fatih Erkoç.
Yıllarca İskandinav ülkelerindeki orkestralarda trombon, gitar, basgitar, flüt, keman, saksafon, ud gibi enstrümanlar çalmıştır.
Türkiye'de İstanbul Gelişim, İstanbul Devlet Senfoni gibi önemli orkestralarda görev yapmıştır.Yerim dar, Erkoç'un hafif müzikle olan hikayesinden söz etmeyeceğim bile...
Tüm ömrü müzikle dolu geçen bu adamı herhangi bir yarışmada ya da bir televizyon programında ya da gazete sayfalarında kolay kolay göremeyiz.
Yapımcılara kızmıyorum, Fatih Erkoç basitlik yapamaz o yüzden de fazla reyting almaz. Hoş bu duruma fazla üzülmüyorum da.
Diğerleriyle yan yana gelmesini istemek Fatih Erkoç'a haksızlık olur.
Ben sadece bu ülkede efendi olmak demek bir sürü haksızlığa uğramayı peşinen kabul etmektir demeye çalıştım.
Yayın tarihi: 16 Mayıs 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/16//sendir.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.