Pırlanta ve annelik...
Televizyonlarda yeni bir reklam kampanyası başladı.
Bir kadına kocası anneler günü hediyesi veriyor.
Kadının ilk tepkisi "Ben anne değilim ki" oluyor.
Sonra kutuyu açıp içindeki tek taşı görünce "Ama şimdi düşünebilirim" diyor.
Tükete tükete geldiğimiz yer bu tükenmişlik işte.
Annelik dahil her duygunun maddiyata bağlandığı bir dünya...
Üretim, reklam, piyasa hareketi vesaire...
Fakültede ilk öğrendiğim sözlerden biri serbest piyasa ekonomisinin babası sayılan Adam Smith'e aitti.
"Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler..."
O reklamı görünce her şey karıştı, nereye kadar bıraktık, nereye kadar geçtiler...
Demek tek taş olmadan ne aşk aşk oluyor ne de anne olma güdüsü uyanıyor.
Bıraktık yaptılar, bıraktık geçtiler...
Hayvanların postları için vahşice öldürüldükleri ortaya çıkınca kürke karşı bir kampanya başlamıştı.
Etkisi zaman içinde uçup gitti.
"Kanlı Elmas"ın vizyonda olduğu dönemde üretimdeki sömürü düzeninden dolayı elmas ve pırlantaya karşı bir antipati oluşmuştu.
Film bitince o da unutulup gitti..
Tahminen Al Gore'un küresel ısınma ile ilgili belgesel filminin başına da aynı şey gelmiştir.
Kendi başına gelecek depremi bile unutan bir şehirde kimden hangi duyarlılığı bekliyorum ki?
Eskiden "Ben nasıl doğdum?" diye soran çocuklara
"Seni leylekler getirdi" denilirdi.
Bıraktık yaptılar, bıraktık geçtiler.
Şimdi o sorunun doğru yanıtı
"Seni pırlanta üreticileri getirdi" oldu.
Sahi bırakılacak ya da geçilecek bir yer kaldı mı?
Yayın tarihi: 8 Mayıs 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/08//haber,B672A75E69824161BFEF354991E6929D.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.