Aşk gözde değil, yürekte yaşar
Almanya'nın kuzeybatısındaki Aasee Gölü'nde yaşayan kara kuğu 'Petra', geçen yılın baharından bu yana kuğu biçimindeki bir plastik bota âşıktır. Öteki siyah kuğularla soğuk havaların öncesinde göç etmeyen ve ölümle karşı karşıya olduğu için hayvanat bahçesinde bakılan Petra, baharla birlikte yeniden aşkına kavuşur. 2 Nisan 2007 tarihli SABAH'ta bu satırları okuyunca 21 Aralık 2001'de yine SABAH'ta Neslihan Keskin imzasıyla yayımlanan bir başka 'kara kuğu' haberini hatırladım. Keskin'in haberine göre Bahçeşehir Park Müdürlüğü'ne ait Doğa Parkı Gölü'ne, Hollanda'dan bir 'kara kuğu' getirilir. Bir süre sonra da eşi öldürülen kuğu, bütün hayvanlara düşman kesilecek, fakat âşık olduğu bir yabani kaz ile arkadaşlığını sürdürecektir. Bu haber üzerine o gün yazdıklarımı bir kez daha paylaşmak istiyorum okurlarla...
KARA KUĞU: Çocukluğum Avustralya'nın kara kızıl gökyüzü ile mavi yeşil su kenarlarında geçti. Üç yaşıma kadar annemin sırtından inmedim. Kimi günler gölde gezintiye çıktığımızda babam, çığlığıyla korurdu çocukluğumu... Bir kara benekti bedenim el değmemiş sularında Avustralya'nın... Ve bir gün, gurbetin yolu göründü, Amsterdam'da bir hayvanat bahçesine düştü yolum. İlk gençliğim bu hayvanat bahçesinde geçti. İlk kez burada âşık oldum bedeni benim bedenimin rengindeki bir kuğuya... Gagasını benim gagamın içine sokar, ince uzun boynunu ince uzun boynuma dolar, başını başıma yaslardı. Çocukluğumun rüyalarını anlatırdım ona, o yüreğimi gelecek günlerin umuduyla nakışlardı. Kırk gün kırk gece sürmedi düğünümüz. İlk görüşte âşık olduğumuzdan, nişan filan da yapmadan bir gecenin içinden sabaha geçer gibi, geçti gitti bir gecede evlilik törenimiz. Yüzük yerine ben onun boynuna bir öpücük kondurdum, o benim boynuma yüreğinin sıcaklığını aşıladı. Ki hâlâ durur o ateşin közü yüreğimin bir gizli mahzeninde...
KARA KUĞU'NUN EŞİ: Hollanda gurbetimizdi bizim, ama o gurbette dahi bir başka gurbeti yaşamak varmış kaderde. Evliliğimizin yılı dolmadan yine bir başka gurbete düştü yolumuz, İstanbul'a, Bahçeşehir Doğa Gölü'ne... Yine de mutluyduk, yüreğimiz gurbetin ateşiyle kavrulsa da... Amerika, Kanada ve Çin'den gelen ördeklerle kazlar komşularımızdı. Doğa Gölü'nü çocuklarımızın çığlıklarıyla süslemek istiyorduk. Gövdeleri karlar misali beyaz, gagaları gece karanlığından daha kara çocuklar... Fakat bir gece, ince uzun boynumu sevgilimin ince uzun boynuna dolamışken, ölüm hançerini dayadı bedenime... Kuştan daha hafif, daha zarif canımı aldı. Rengimin kara olması mı ölümüme ferman olmuştu?
YABANİ KAZ: Eşini kaybedince pek mahzun kaldı kara kuğu. Gurbetinde yalnız kalmıştı o da benim gibi... Aramızda arkadaşlık ilişkisinden başka bir şeyin olduğu sanılsın istemem... Adım 'yaban'a çıksa da ben de gurbetinde sılasını arayan bir kuşum, kara kuğu misali...
BU HİKÂYENİN ÖZETİ: Zarafetin simgesi kuğuların aşkları, sevdaları, gurbet ile sılaları, hatta ölümleri dahi yine bir zarafet çelengiyle süslenmekte... Aşk ateşi yüreği yakınca bir yabani kaza da âşık olunur, bir plastik bota da... "Aşkın gözü kördür," diyorlar, doğrudur. Gözü yoktur aşkın, gözle görülen bir şey de değildir; gözde değil, yürekte yaşar çünkü.
|