|
|
Dünya, emekçi kadınlar ile güzel olacak
Anıların da / vardır anısı / günü geçende / zaman / ve sonrası / kül pişende / adını unuttuğum / kadınlar gibi / benim anılarım // Arjantin'de / oğlunu arıyordur / acılı sesi // Diyarbakır'da / boncuk dizmede / kınalı eli // Filistin'de / kör alevde / körpe bedeni... Ne görmüşlüğüm var / yüzlerini / ne seslerini / işitmişliğim / ama taşırım hâlâ / bir beyaz acıdan / simsiyah acılara / acı ve aşklarını... Adını unuttuğum / anılar gibi / benim kadınlarım... Bu dizeleri 80'li yıllarda, o zamanlar Milliyet Sanat dergisinin yöneticisi Zeynep Oral'ın önerisi üzerine 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle yazmıştım. Yalnız benim kadınlarım mı, Nâzım Hikmet'in, Cemal Süreya'nın ve nice şairin kadınları da böyle değil midir?
MELİSA GÜRPINAR'IN DİLEĞİ İki gün önce bir Dünya Emekçi Kadınlar Günü daha kutlandı. Başkanlığını sevgili arkadaşım Enver Ercan'ın yaptığı Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), bu gün nedeniyle güzel bir geleneği başlattı. İki yıldan beri bir kadın şair ya da yazarımız, Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle 8 Mart'ta bir bildiri yayınlıyor. Geçen yıl bildiriyi Sennur Sezer yazmıştı. Bu yılın bildirisinde ise Melisa Gürpınar imzası var ve 8 Mart'ta Bursa TÜYAP Kitap Fuarı'ndaki TYS etkinliğinde okundu. Kadınlar Günü'nün çerçevesini şöyle çiziyor Gürpınar: "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü de üzerine yüklenilen onca tarihsel acılara, kadınların karşılaştığı adeta evrenselleşmiş haksızlıklara karşın, sıradan eylemlerle geçiştirilmiş; isyan duyguları, boş vaatler, politik nutuklar ve yüzeysel erkek düşmanlığıyla güçsüzleştirilmiş, her toplumda kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik hâlâ farklı boyutlarda dipdiri dururken, bu günün takvim yaprağındaki özellikli yeri, nedense yıpratılmıştır.
KADININ ADI ANILMIYOR Günümüzde bunun neden böyle olduğunu kavrayabilmek için, farklı cinslerin daha fazla birbirine karşıt konumda durmaları ve bir alan paylaşımına girmeleri gerekmiyor. Maruz kalınan küresel dış etkenler yeterince uyarıcı. Dünya nüfusunun önemli bir bölümü, rüzgârın önüne kattığı kuru yapraklar gibi sonsuz bir tüketim fırtınasında savrulurken, bir tür şiddetten nasibini almış ve yeterince sersemletilmiş oluyor işin başında. Çağının iletişim olanaklarıyla istenilen ölçüde yönlendirilmeleri de cabası. İnsanlar gerçek sorunlarla yüzleşmeye yorgun ve yenik başlıyorlar zaten." Gürpınar daha sonra şu soruları soruyor: "Birkaç altına satılmak, ara sıra oyalanıp sandık başına götürülmek ve durmadan doğurtulmanın ötesinde bu kadınların adı hiçbir yerde anılmıyor, yok sayılıyor ve bütün üretici emekleri boşa gidiyorsa, bunun suçlusu yalnızca erkeklerimiz olabilir mi? Eğer töre kıskacında işlenen cinayetler; ağalık, şeyhlik ve şıhlık düzeninin temsilcileri yıllardır yüce meclisimizde susup oturmamış olsalar bir kara leke gibi yurdumuzun üzerine çökebilir miydi?" Yalnız kadınların değil, dünyayı ve dünyalarını paylaşan erkeklerin de üzerinde durup düşünmeleri gereken sorular... Dünya, güzel olacaksa, böylesi kadınlar ile güzel olacak çünkü... Olacak da...
|