|
|
Umut, ev sahibi halktadır
Ceyhun Atuf Kansu, Varlık dergisinin mart 1970 tarihli 750. sayısında yayımladığı 'Halk Oyu ile Devrim' başlıklı yazısında 'halk yönetimi'ni şöyle tanımlıyordu: "Oylu, seçimli, basınlı, tartışmalı, bir yerde halk avcısı dilli, bir yerde devrim yürekli, aydınlı, halk ozanlı, kent ozanlı, grevli, sendikalı, başkaldırılı, anayasalı, türkülü, romanlı, açık oturumlu, köy kahveli, radyolu, tiyatrolu, yeterli yetmezli meclisli demokrasidir." Kansu bir hekimdi, ama önce sezgileri ve duyarlılığı iyi bir şairdi. Oysa onun özlediği bu demokrasi, tam bir yıl sonra tümüyle yürürlükten kaldırılacak, ülke 12 Mart karanlığına bırakılacaktı. Bunu da bildiği için halkın sağduyusuna güvenini belirtiyordu. Bu yazının benim kişisel tarihimde ayrıca önemli bir yeri var.
AYDINLARIN ADAYIYDI Kansu, adı geçen yazısında o tarihte Soyut dergisinde çıkan Acıyla başlıklı şiirimi söz konusu ediyor ve bu şiirin kimi dizelerine dayanarak halk yönetimine inancını dillendiriyordu. O uzun şiirimin kimi bölümleri ile süslediği yazısını şöyle noktalıyordu: "Ozan (yani Refik Durbaş), halkın Türkçe'sinden böyle bir devrim bıçağı bilemişse, neden vazgeçeyim, neden umut keseyim halkın oylarından: Umut vardır hanemiz Türkiye'de ve ev sahibi halkımızdadır o umut." Kansu, halk dili ve deyişlerini göz ardı etmeyerek toplumsal sorunlara ağırlık veren şiirlerini hoşgörü, ulusal bağımsızlık tutkusu, insanlık ve doğa sevgileri ile örmüştü. Sözü şuraya getirmek istiyorum: İlk şiir kitabı Çocuklar Gemisi'ni 1946'da, yani genç bir şairin dünyaya gelişinden iki yıl sonra yayımlamıştı; ayrıca 12 Mart'ın karanlığında, bugünlerde yaşandığı gibi bir seçim öncesinde ülke aydınlarının cumhurbaşkanı adayıydı. Ama o yüksünmeden, hoşgörü ve alçakgönüllülük ile beğendiği bir genç şair üzerine düşüncelerini açık seçik yazmaktan çekinmiyordu. Şair ile şiir arasındaki, hatta şairler arasındaki 'kan bağı'nın bir göstergesi de bu değil midir? Oysa, birbirimizin yazdıklarını okumaktan başka bir tanışıklığımız da yoktu. Yıllar sonra, 1978 yılında, aramızdan ayrılmadan birkaç ay önce, bir Ankara yolculuğumda "Merhaba!" demek için telefon ettiğimde "Evladım, çok hastayım, evden çıkacak gibi değilim," demişti.
KANSU'DAN HABERLERİ YOK Gerçekten de Ankara müthiş bir kış yaşıyordu ve çok hastaydı. Telefonda bir süre konuştuk, yüzünün sureti fotoğraflarında kaldı, sesinin yankısı ise hâlâ anılarımdadır. 1986 yılından beri anısına bir şiir ödülü veriliyor, ben de o tarihten beri seçici kurul üyesiyim. Her yıl ödüle yüze yakın şiir kitabı ve dosya katılıyor, ama pek çok şiir yazanın Kansu'dan da şiirinden de haberi yok gibi... Yalnız Kansu'yu değil, birçok çağdaş Türk şairini okumadıkları için bu 'kan bağı' görülmüyor yazdıklarında. Günümüz şiirinin asıl sorunlarından biri de bence bu. Bugün, 2007 Kansu Şiir Ödülü'nü Dün Bugün kitabıyla kazanan Cengiz Bektaş ödülünü alacak; saat 15.00'te Ankara Türk-İş Salonu'nda yapılacak törende Müslüm Çelik'in sunumundan sonra Sevgi Özel'in yöneteceği oturumda Adnan Binyazar, Abdülkadir Budak, Şükrü Erbaş, Emin Özdemir ve ben 'Ceyhun Atuf Kansu odağında günümüz Türk şiirini' tartışacağız. Bir şiirinde, "Biz yaprak misali olduk artık, bize bir şey sormasınlar." Diyordu, ama bugün yine 'Ceyhun Baba' ile konuşma, ona danışma günü. Muhtemel değil, muhakkak 'Ceyhun Baba' da aramızda olacaktır.
|