|
|
Şiir, sokağa çıktı
Can Yücel aramızda olsaydı, Türkiye Yazarlar Sendikası ile PEN Yazarlar Derneği'nin 21 Mart Dünya Şiir Günü nedeniyle ortaklaşa düzenlediği 'Şiir Yollarda' etkinliğinde bir 'şiir militanı' kimliğiyle ön saflarda yer alır, 'can feda' nidalarıyla yalnız İstanbul'u değil, dünyayı şiirlerle bezerdi. Çünkü, Haydarpaşa ve Sirkeci garlarında toplanan şairlerin, Cevat Çapan'ın kaleme aldığı Dünya Şiir Günü Bildirisi'ni okuduktan sonra, Nâzım Hikmet'ten Yahya Kemal'e, Orhan Veli'den Cemal Süreya'ya 40 şiir ustasının şiirlerini dağıtması, Can Yücel'in bir 'rüya'sının gerçekleşmesi anlamına da geliyordu. Can Yücel'in şöyle bir düşü vardı: İstanbul'un çeşitli yerlerinde, bir telefon kulübesi büyüklüğünde 'şiir büfeleri' açılsın. Mesela Taksim'de Nâzım Hikmet, Kadıköy'de Cemal Süreya, Beykoz'da Orhan Veli 'büfe'leri gibi... Buralarda yalnızca şiire ilişkin her türlü kitap, dergi; ne varsa okuruyla buluşsun. Günün kimi saatlerinde de şairler, adeta 'nöbet' tutarak isteyen okurlarına 'doğaçlama' şiirler yazsınlar. Şair ile okurunun 'sokak'ta buluşmasından daha güzel ne olabilirdi? Dünya Şiir Günü etkinliği, şiiri bu anlamda sokağa çıkarmasıyla önemli ve heyecan vericiydi. Şiirlerle birlikte, bu yıl Cevat Çapan'ın yazdığı Dünya Şiir Günü Bildirisi de sokağa çıkmıştı. Cevat Çapan, "Özgürlük ve dayanışma özlemi içinde, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamaya bir çağrı," olduğunu söylediği şiirin, "Edirne'den Ardahan'a kadar değil, Çin'den Peru'ya kadar uzayan bir umutla yol aldığını," söylüyordu: "Şair arkadaşlarımızın önerisiyle, burada olduğu gibi, dünyanın birçok başka yerinde de dilin, özellikle de şiirin iletişim gücüne inananların kutlamaya hazırlandıkları bir bahar günü bugün. Kimileri parklarda, kimileri toplantı salonlarında, kimileri de sevdikleriyle kendi aralarında şiir okuyarak, şiir üstüne söyleşerek, şiir konusunda düşünerek kutlayacaklar bugünü. Şiirin insan acısını, sevincini, öfkesini ve akla gelmeyen daha nice duygularını nasıl dile getirdiğini yeniden hatırlayacaklar. Kimileri Boğaz'ın iki yakasını donatan erguvanlara bakarak yapacak bunu, kimileri nerdeyse yanı başımızda patlayan bombaların eşliğinde, çığlıklar arasında, barut kokusu içinde. Bir yandan ezenleri, ezilenleri, öbür yandan geceleri, yıldızları, kokuları, tepeden tırnağa çiçek açmış ağaçlarıyla insanı deli eden bu dünyayı düşünerek katılacak bu kutlamaya. Şiirin yaşanan her şeyi beş duyumuzu canlandırarak (görerek, işiterek, koklayarak, tadarak, dokunarak) algılamamızı sağlayan bir duyarlık kaynağı olduğunu, şiirin bize duygularımızla düşünmeyi, düşüncelerimizle duymayı öğrettiğini hatırlatacak bize Dünya Şiir Günü kutlamaları." Cevat Çapan'ın da altını çizdiği gibi 'duygularıyla düşünmeyi, düşünceleriyle duymayı' bilmeyenler için ne anlamı olabilirdi şiirin? Hele de böyle bir günün? Bir-iki gazete dışında 'medya'mız, bu etkinliğe Sirkeci Garı'nda, camekânını şiirler ile süsleyen genç bir simitçi kadar olsun, ilgi göstermedi. Gerçi ne benim, ne bu etkinliği düzenleyen örgüt üye ve yöneticilerinin böyle bir beklentisi vardı. Ama hangi gün olursa olsun; insan acısını, sevincini, öfkesini ve akla gelmeyen daha nice duygularını dile getiren her şiir, bombaların eşliğinde barut ve çığlıklara yenik düşenlerin hayata itirazı; geceleri, yıldızları, kokularıyla insanı deli eden bir dünyaya yolculuğunun başlangıç noktasıdır. Şiirin yolculuğu da yoldaşlığı da hiç bitmedi bu yüzden; bundan sonra da bitmeyecektir.
|