Bu kaçış, korkaklıktan değil
Daha önce nasıl gözümden kaçmış hayret ettim. Çünkü kitap 2004 yılında rafa çıkmış. Yazarı, daha doğrusu 'derleyeni' Seda Arun. Kitabın adı Kıyılara Kaçan Kadınlar.. 'O' kadınlar, kendi kaçış hikayelerini anlatmışlar. Ve hepsi fazla kaotik ortamlardan sonra Bodrum'a sığınmışlar. Şimdi bu kitabın önsözünden bir alıntı yapacağım size... Benim gibi bu aralar ellerindeki mevcut kitaplarla mutlu olamayanlara bir tavsiye niteliğinde:
*** "Kıyılar" ne demek? Kadınların genellikle "merkezde", "odakta" "tam ortada" bulunmalarının kolay olmadığını bilmiyor muyuz? Kaçmalarına gerek kalmadan, zaten kıyıda değil midir kadınlar? Hayatın kıyısı, ilginin kıyısı, mesleğin kıyısı, itibarın kıyısı, hakların kıyısı... Bir kıyı işte... Oysa bu kez mecazi anlamda olmayan bir kıyıdan söz ediliyor. Deniz kıyılarından. Bu deniz Marmara değil, Karadeniz de değil. Ege ya da Akdeniz elbette. Çünkü onlar "sıcak" ve görece "rahat" kıyılar. "Ege'nin ya da Akdeniz'in sıcak kıyılarında, yazlıkçıların iki üç ay boyunca tıklım tıkış doldurdukları, kışları ise sakin geçen, kimsenin kimseye fazla aldırmadığı, yaşamın hem ucuz hem de kolay olduğu küçük yerleşmeler". "Kaçan" ne demek? İnsan kovalanınca kaçmaz mı? Kim kovalamış ki bu kadınları? Aslına bakılırsa kimse eline sopa alıp kovalamamış. Bu kaçış belki sığınma olarak da yorumlanabilir. Büyük amaçlar karşısında umarsızlıktan bıkıp, küçük fırsatlara açılmak... Ya da yorulmak, dinlenebilecek bir ortam yaratmaya çalışmak... Onlar da biliyorlar ki, insan nereye kaçarsa kaçsın kendinden kurtulamaz. Demek ki bu kaçış kendinden değil, bir şeylerden ya da bir başkalarından, belki de dikenleşmiş bir çevreden kaçış. Umuda kaçış. Ve son sözcük: "Kadınlar"! Hangi kadınlar olduklarını, bu kitapta kendileri anlatıyorlar. Ama bir ipucu verebilirim: Tümünün ortak bir noktası var; onlar kentli kadınlar.
|