|
|
Elektriğimiz var ama...
Bazen ben bile gazetelerde okuduklarıma inanmakta zorluk çekiyorum. Hülya Avşar sevgilisi Ali Güven'den bahsederken bakın ne diyor: "Elektriğimiz var ama henüz ortada başlamış bir şey yok. Daha doğrusu başlayamıyor." Hadi diyelim, Hülya bunları zaten inanarak söylemiyor. Her şey oyunun bir parçası. Peki, ya haberi okuyana ne demeli? İlkokul çağındaki çocuklar bile sevgilileriyle öpüşür oldular. Bize ise Hülya ile Ali Güven arasında hiçbir şey olmadığına inanmak kalıyor. Neymiş efendim, elektrik varmış da... Hiçbir şey başlayamıyormuş. Peki başlayamayan nedir? Geçelim bir başka habere... Seray Sever ile İlhan Mansız'ın büyük aşkı kısa sürmüş. Ne zaman başladı, ne zaman bitti? Hangi büyük aşk? Bir gece çıkmak, gezmek, tozmak, yemek yemek... Hadi diyelim öpüşüp koklaşmak, sevişmek. Ertesi gün de görüşmemek. Bunun adı ne zaman aşk oldu? Ya da âşık olmak böyle bir şey de, biz mi bilmiyoruz? Bu arada ben böyle ilişkiler yaşayanları yargılıyor falan değilim, sakın yanlış anlama olmasın. Bana ne? Herkes kendi hayatını yaşar. Biri elektrik peşindedir öteki "Cereyan yapma yeter," der. Tekrar ediyorum, herkesin dünyası kendisine. Benim kızdığım, eli elime değmedi edebiyatı. Değse kime ne? Orası ayrı. Bunlar bir gece beraber olunca, ortaya çıkıp da "Dün yattık," mı diyecekler? Canlı yayın yapacak halleri yok herhalde. Var mı yoksa? Sahi yaparlar mı? Şaka bir yana... Aşk'ın da bu kadar ayağa düşmesi canımı sıkan. İki günde âşık oluyorlar. Onların da suçu değil, biz başka türlü yazamıyoruz da 'Âşık oldular' diye sunuyoruz. Hangi aşk söyler misiniz? Çarşamba Ali, cumartesi Ahmet, pazartesi Tarık... Bunun adı aşk değil inanın.
*** Hıncal Ağabey sık sık gençlerin aşk anlayışını eleştiriyor. "Ellerinde cep telefonları ilişki yaşamaya çalışıyorlar," diyor. Haksız değil aslında. Mesajla çıkmaya başlayıp mesajla ayrılan, sonra da salya sümük ağlayanlara rastladım ben. "İyi de çocukla bir kez yemeğe bile gitmedin," deme gafletinde bulununca, aldığım cevap korkutucuydu. "Sen ne anlarsın, biz birbirimizi çok iyi anladık, sevdik, evlenmeyi düşünüyorduk. Yemeğe gitmek birbirini tanıyabilmekten daha mı önemli?" Korkuyorlar. Düzgün ilişkiler yaşamaktan, âşık olmaktan korkuyorlar. En çok da alay edilmekten. O yüzden onlar dalga geçiyor dünyayla. Her şeyi eleştiriyor, her şeyi hafife alıyorlar. Karşılarında bir tane model var mı? Gerçekten aşkını doya doya yaşayan, gerçekten sevdiği adama ya da kadına önem veren bir ünlüye rastlıyorlar mı? Onlara sunulan nedir peki? Gecelik ilişkiler, gözümüzün içine sokulan "Elektrik tuttu ama..." yalanları. Mutlu evlilik yoktur, sonunda bir şeyler olur, adam mutlaka aldatır dayatmaları. Peki gençler ne yapsın? Kendi kabuklarına çekiliyor, alay eder gibi gözüküyorlar tüm dünyayla. Oysa birileri de çıkıp "Aşk var, adam da mutlaka aldatır diye bir şey yok," demeli. Hem de yüksek sesle.
|