Göz...
Yaşamın ağırlığının üzerimize iyice çullandığını hissettiğimizde 'göz açamamaktan' şikayet eder dururuz... Halbuki, yaşamın göz açıp kapayıncaya kadar' geçtiğinin de farkındayızdır...
* Göz açıp kapayıncaya kadar akıp giden hayatın kendisinin de göz alıcı' olması ortak arzumuzdur... Kendi yaşantımızın parlaklığını ise 'göz aşinalığımız olanların yaşamlarına 'göz atarak' değil, diğerlerini de 'gözden kaçırmamaya' dikkat ederek ölçeriz. Herkes, herkesin 'göz hapsinde'dir. Göze girmek... Gözde olmak... Gözden düşmemek. Diğer 'göz ardı' edilmeyen temel hedeflerdendir.
* 'Gözden düşürmek' için ise inanılmaz kötülüklere rastlarız... Gözbebeği gibi esirgenen birkaç kişi dışında, herkes birbirini 'göz boyamakla', 'gözbağcılıkla' suçlar durur... Amaç diğerini, oyun alanının dışına itip 'gözden ırak hale' getirmektir... Tabii uğraşılanlar 'göze kestirilenler'dir... Gözünün korktuğu ile uğraşmayı bırakıp, gözünün takıldığı ile itişe kakışa hayatı harcamak geleneksel kültürdür buralarda... Amaç hasıl olmuyorsa, ağız da değişir... 'Artık gözümde yok' formülü bu durumlara yönelik üretilmiştir... 'Gözümde büyütmüşüm' de bu ihtiyaca cevap verebilir... 'Gözünü sevdiğim' hayatta neşe ve dostluk pek köpürmez... Daha ziyade, insan insanın kurdu olarak vakit öldürür...
* O dar parantez, aşınmış tekrarların da cehennemidir: 'Gözümün nuru' ile başlar 'gözün çıksın' ile biter... Şöyle 'gözü pek', farklı bir yaklaşım artık pek yaşanmıyor. Tenezzül kelimesi gibi 'gözü pek' olmak da sosyolojik bir geçmişin eskici bohçasında kaldı galiba...
* Sevince gözlerimiz parlar... Üzülünce gözlerimiz dolar... Kızınca gözlerimiz çakmak çakmak olur... Daha ileri merhalelerde ise gözümüz dönüverir...
* Gözleri evinden uğrayan... Gözleri faltaşı gibi açılmış... Gözleri kararmış... Gözleri parlamış... Gözlerini açamamış... Gözlerine uyku girmemiş... Tüm insan portrelerini insanların gözlerine bakarak anlatırız...
* Gözlerimizi ebediyen kapatıncaya kadar yaşam yolculuğumuz gözler üzerinden sürüp gider. Antik çağda çile miktarlarını belirten 'gözyaşı şişeleri' ile 'sevinç gözyaşları' arasında gidip gidip gelir hayat.
* Gözlerimizi son kez kapamadan önce de 'göz açıp kapayana kadar' geçti hayat diye düşünürüz. Sonra da gözler kapanır.
|